Reklam
Abdulaziz TANTİK

Abdulaziz TANTİK


Tasavvurlar Fikir Örüntüleri - 16 -

07 Kasım 2025 - 08:47

Radikal İslamcılığın bir duruşu vardı. Siyasal mücadele veya iktidar olma ile İslam getirilemez. İslam, bizzat zerrede başlar ve yukarıya doğru tırmanır. Yani fert Müslüman olur, davasının şahidi olur, başka fertlerin de bu davaya intisabını sağlar ve böylece yeni bir toplumsallığın oluşumundan sonra doğal olarak gelecek bir iktidarın meşru olabileceği görüşüydü. Bu görüş bugün çok daha net bir şekilde anlaşılmıştır ki doğru olandı. Bu, siyasal olanı tamamen boşlamaktır. Ama önceliğin verilmesi gerekenin neliğini aşikâr kılandı. Radikal İslamcılığın da kendisine ait sorunları, sorunlu yanları vesaire vardı. Bunu reddetmeye gerek yok. Her insani eylemin ve kurumun hatası ve sevabı eleştiriye açık olmalıdır. Tecrübemizle birlikte bir kez daha geçmişi derinlemesine konuşmalıyız. Sanırım bu, İslamcılığın nereye koşacağını da belirleyecek temel bir duruş olacaktır.


Mesele güç meselesi değil, inanç meselesidir. Ruh, maddeyi belirlemeye başlamıştır. Hamas, ruhun temsil edildiği gücün maddeyi temsil eden güce, İsrail’e karşı beklenmeyen bir hareket gerçekleştirerek yenilginin kapısını aralamıştır. Bu saatten sonra da İsrail ne yaparsa yapsın yine yenilgiyi tadacaktır. Çünkü Hamas, Aksa Tufanı ile dünyadaki bütün mazlumları ayağa kaldırarak bütünleştirmiştir. Gazze var olacaktır, İsrail yenilecek ve gerileyecektir. Dünya yeniden şekillenecektir. İsrail ise bu şekillenmeye taraf olmadan maruz kalan tarafta kalacaktır. ABD gibi ülkeler ise ya İsrail’den desteğini çekecek ya da yenilgiyi tadarak Yeni Dünya sisteminde kendisine bir pay bulamayacaktır. Avrupa şu anda ciddi bir kaotik zemine düşmüştür. Avrupa ülkelerindeki Gazze protestoları iktidarlara rağmen gerçekleştirilmektedir. Bu durum, Avrupa ülkelerinin dünya sistemi içindeki konumunu kaybetmeye başladığını göstermiştir. Hamas, Aksa Tufanı saldırısı ile bir çığır açmıştır.


Metalaşma, modernliğin en temel sorunudur ve bunu sağlayan şey de Batılı akıldır. Halbuki insan salt metal olan değil ve eşya/meta da değildir. Mesele, insanın neliği meselesidir. Bu sorun çözülmeden başka şeyler konuşmaya gerek yoktur. Tabii ki her insan kendini ne hissediyorsa odur. Bu konuda bir sorun yoktur. Çünkü burası imtihan dünyasıdır ve bu yüzden insan tercih edebilir bir şartla: tercihi ile yüzleşecektir. Bugün kendini ne hissediyorsan yarın da o olacaksın.


Her türlü putlaştırma sorun oluşturur. Hayatın birden fazla katmanı vardır. Bir katmanda geçerli olan, diğer katmanda geçerli olmayabilir. Bu yüzden meselenin hangi katmanla ilişkisi olduğunu anlamadan o konuda söylenecek sözler hep eksik ve zaaf taşıyacaktır.


Kur’an okurken lafza bağlı kalmak her zaman doğruyu göstermez. Ama lafzı dikkate almak her bağlamda bizi doğru ile ilişkiye götürür. Herhangi bir metin lafzen anlaşılabileceği gibi sembolik, ironik veya teşbihe dayalı olarak da yorumlanabilir. Ama bu yorumu yapmak için gerekli bir işaretin varlığı da olmalıdır. Keyfe ma yeşa yani dilediğimiz gibi yorumlama imtiyazımız yoktur.


Müslüman, her türlü meşrebi ve mezhebi dinin önüne koymamak gerektiğini bilen kişidir. Eğer dini, mezhebinin ve meşrebinin gerisine iterse o zaman ciddi bir sorunla karşı karşıya kalır. Hesabı da zor verilir. Müslüman olmak, Allah’a tam teslimiyet demektir. Ve Allah, sizi dine olan bağlılığınız üzerinden değerlendirecektir. Meşrebiniz ve mezhebiniz sizin yorumunuzdur, din değildir. Buna dini yorumların tümü dahildir.


Farkın farkında olanların hayatlarının daha düzenli olduğu tartışılmaz bir görüş olarak görülüyor. Fark, ayrıştırıcı değil; anlamlandırıcı ve yerli yerine koyucu olarak tamamlayıcı bir unsurdur.


İnsanı rasyonel aklın sınırlarına hapsetmek, insanı sürekli değer kaybına itmektedir. Akletmek ile rasyonel akıl arasındaki farkı izaha gerek yoktur sanırım. İnsan sürekli bir aşkınlık arayışı içindedir. Bu aşkınlığı rasyonel akıl sınırlandırarak onu yeni bir bakış içinde bütün varlık —hayvan, bitki, deniz, taş, toprak ve benzerleri— ile bir kılmaktadır. İnsan eğer kendini kendi tahtından indirmek istiyorsa bu onun imtiyazı ve sonucuna katlanmayı da göze almalıdır. Yoksa kendi imtiyazını dikkate alarak varlığın kendine musahhar kılındığını görerek onlara şefkat ile muamele etmeli, selamı ikame etmenin imkânlarını aramalıdır.


Hakikate kapı aralayan tek şey vardır: kendi dışındaki şeye yönelik ilgi ve alakan; kendinden başka olanı düşünmek ve salt kendi menfaat ve çıkarını gözetecek her şeyden uzak durmayı irade etmektir.

Reklam

YORUMLAR

  • 0 Yorum