Gazze'de Soykırımın Tarihsel Arka Planı ve Direnişin Anlamı

Vedat KAHYALAR

Gazze’de Soykırımın Tarihsel Arka Planı ve Direnişin Anlamı
Gazze’de yaşanan soykırım, yalnızca günümüzün bir trajedisi değildir. Bu süreç, Osmanlı İmparatorluğu’nun zayıflaması ve İngiltere’nin Ortadoğu’ya hâkim olmasıyla başlayan, yüzyılı aşan bir tarihsel arka planın sonucudur. 1917 Balfour Deklarasyonu ile temeli atılan Siyonist yerleşim politikaları, kimlik ayrımcılığı, toprak gaspları ve hakların sistematik biçimde sınırlandırılmasıyla bugünkü noktaya ulaşmıştır.

Dolayısıyla, Filistin sorununun kökeninde yalnızca İsrail değil, aynı zamanda sömürgeci politikalarıyla bölgeyi parçalayan İngiltere’nin tarihsel rolü de bulunmaktadır.

İngiliz Emperyalizmi ve Ortadoğu’daki Bölünme Politikaları
Dünyanın farklı coğrafyalarında süregelen sınır çatışmaları ve kimlik temelli ayrışmalar, büyük ölçüde İngiliz sömürgeciliğinin eseridir. Hindistan-Pakistan ayrılığı (Keşmir sorunu), Myanmar-Bangladeş (Arakan), Kıbrıs meselesi, Kürtlerin dört ülkeye kasıtlı biçimde dağıtılması, Suriye ve Lübnan’daki yapay sınırlar ve Afrika’daki etnik ayrımlar, hep aynı planın parçalarıdır.

İngilizler, bu stratejiyle yüz milyonlarca insanın boş yere hayatını kaybetmesine yol açmış, bugünün krizlerinin temelini atmıştır.

Arz-ı Mev‘ûd Hayali ve Çıkmazları
“Arz-ı Mev‘ûd” ideali, Siyonizm’in dinî ve politik referanslarından biridir. Ancak tarihsel, demografik ve sosyo-politik koşullar bu hayalin uygulanabilir olmadığını göstermektedir. Yüz milyonlarca Müslümanın yaşadığı bir coğrafyada, yalnızca Yahudi nüfusun varlığıyla bu hedefin sürdürülemeyeceği açıktır.

Bu nedenle Batı destekli göçmenler, müttefik azınlık gruplar, Evanjelik Hristiyanlar ve ücretli yerleşimciler devreye sokulmaktadır. Fakat bu, bölgeyi İsrail için bile sonsuz bir çatışma alanına dönüştürmektedir. Bu açıdan “Arz-ı Mev‘ûd”, tarihsel ve siyasal açıdan ham bir hayalden öteye gidememektedir.

Doğal Kaynaklar ve İfsat Politikaları
Filistin’de Yahudilerin toplanması, yalnızca dinî bir idealin değil, aynı zamanda ekonomik sömürünün aracıdır. Dün bölgenin petrolü bu yolla güvenle çalınmış, bugün ise Gazze’nin doğalgazı hedef alınmaktadır. Bunun yanı sıra, İsrail ve destekçileri, İslam toplumlarının aile yapısını bozmayı, mezhep farklılıklarını derinleştirmeyi ve bölgedeki İslami uyanışın önünü kesmeyi stratejik bir hedef haline getirmiştir.

Direnişin Yükselişi
Tüm bu baskılara rağmen, Hamas ve İslami Cihad gibi hareketlerin öncülük ettiği direniş, mezhep ayrımlarını aşan bir “tevhid ve vahdet bilinci” üretmiştir. Bu durum, ABD ve diğer emperyalist güçlerin Gazze’deki soykırımı sona erdirmek istememesinin temel nedenlerinden biridir.

Direniş, yalnızca askeri bir varoluş değil, aynı zamanda ahlaki bir duruştur. Gazze’deki genç mücahitler, sayı olarak az olmalarına rağmen yok edilememiş, aksine her geçen gün daha da güçlenmişlerdir.

Gazze’ye Destek Veren Güçler
Yemen: 
Yoksul ve farklı mezhepten bir ülke olmasına rağmen, Gazze’ye en kararlı desteği vermiştir. İsrail ile deniz ticaretini ciddi şekilde engelleyerek somut katkılar sağlamıştır.

İran: 
46 yıldır ağır ambargolar altında olmasına rağmen, Gazze’ye askeri, lojistik ve diplomatik destek vermiş; bu uğurda bilim insanlarını, komutanlarını ve sivillerini kaybetmiştir.

Lübnan Hizbullahı: 
Yüzlerce şehit vermiş, lideri Hasan Nasrallah’ın şehadeti için ABD ve İsrail yüzlerce sorti yaparak 85 ton bomba kullanmıştır. Bu, direnişin sembol liderliğine duyulan korkuyu göstermektedir.

Uluslararası Halklar: 
İspanya, Güney Afrika, Arjantin gibi devletler ve dünyanın dört bir yanındaki sivil toplum, somut ve asil tepkiler göstermiştir.

İslam Dünyasının Zayıf Tepkisi
Ne yazık ki, iki milyarlık İslam dünyası, Gazze direnişine Kur’an’a ve Peygamber’e yakışır bir tavırla destek verememiştir. İsrail ile gizli-açık ticaret yapanlar, bilgi paylaşanlar, hava sahalarını kullandıranlar hâlâ vardır. “Kınama” açıklamaları ise neredeyse etkisiz ve sembolik bir tepkiden ibaret kalmıştır.

Direniş ve İlahi Plan
Gazze direnişi, yalnızca bölgesel bir çatışma değil, aynı zamanda şeytani planlarla sömürülen Müslüman toplumların uyanışıdır. Bu uyanış, emperyalist güçler için en büyük tehlikedir.

Kur’an’da ifade edildiği gibi:
“Kâfirler seni tutuklamak, öldürmek veya sürgün etmek için plan yapıyorlardı. Onlar plan yaparlarken, Allah da plan yapıyordu. Allah, plan yapanların en hayırlısıdır.” (Enfâl, 30)

Sonuç olarak, Gazze direnişi, İslam dünyasının içten içe yeniden dirilişine işaret etmektedir. Emperyalist planlar ne kadar güçlü görünse de, tarihin akışı sonunda direnişin ve adaletin tarafına dönmektedir.