Duyduk duymadık demeyin!

Vedat KAHYALAR


Duyduk duymadık demeyin!

Bir zamanların sanayi ve tarım üssü olan Adana, bugün sosyo-ekonomik gelişmişlik sıralamasında 22’nciliğe gerilemiş durumda.
Ekonomik büyüklükte hâlâ 8. sıradayız; ancak kontrolsüz göçle şişen bu kentte kişi başına düşen gelir alarm veriyor. Trafik, artan nüfusun yükünü taşımıyor. Eskiden at arabaları trafiği aksatırdı, şimdi aynı görevi motosikletler devralmış gibi.

Bir yağmurla kilitlenen yollar, yaz mevsimi gelir gelmez kabusa dönüşen sivrisinek istilası… “Kader” diye kabullenmemiz mi bekleniyor?

Sporun en tutkulu şehirlerinden biriyiz ama birinci ligde takımımız yok. Havalimanımız kentten uzağa taşındı. Otogar ise Adana’nın büyüklüğünü ve potansiyelini temsil etmekten çok uzak. Yıllarca “Türkiye’nin en büyük köyü” denilerek dalga geçilirdi; sanki bugün o unvanı hak etmek için özel çaba harcanıyor.

Sanayide, tarımda, sosyal yaşamda geriye giderken; uyuşturucu kullanımında, mafyalaşmada ve suç oranlarında yükselişe geçmek hangi gelişmişlik göstergesine sığıyor?

Denize 160 kilometre kıyısı olan Adana’da hâlâ bir liman yok, sofralarımızda balığın yeri 10.ncu sırada bile yok. Denizden istifade edebilmemiz için alınan önlemler yok denecek kadar az...

Yüzyıldır konuşulan, sanayici ve üreticinin ısrarla talep ettiği liman, demiryolu, neden bir türlü yapılmadı?
Bir dönem Türkiye’nin üretim lokomotifiyken, doğalgaz gibi maliyeti yarıya indiren bir enerji kaynağına bile en geç kavuşan şehir olmayı nasıl “başardık”?

Büyük holdinglerin, güçlü işletmelerin Adana’yı teker teker terk etmesini izleyenler, sorumluluğu kendilerinde hiç mi görmüyor? Kentin siyasal temsilcileri, sanayicileri, tarım planlamacıları, destek vermesi gereken bakanlıklar… Hepsi bu tablonun bir parçası değil mi?

Adana bugün; üzerine tez yazılacak kadar büyük bir negatif başarı, ibretlik bir çöküş hikâyesi haline gelmiş durumda.

Ve ne yazık ki, kente hâkim olan zihniyet; festivallerle, kebap-şalgam-şırdanla, niteliksiz bir kalabalıklaşmayla ve faydadan çok zarar getiren göç dalgalarıyla “büyüme” masalı anlatmayı sürdürüyor.

Adana, potansiyelini değil; ihmalini, yanlış yönetimini ve kaybolan fırsatlarını büyütüyor.