DÜNYA SINAVI ÇOK CİDDİ!
DÜNYA SINAVI ÇOK CİDDİ!
Allah’ı ve Allah kavramını hafife almayın! Onu en basit işlerinizde, kişisel ve kurumsal hedeflerinizde bile densizce kullanmayın.
Tüm dinlerin en önemli emirlerinin başlarında "Allah'ın adını boş işlerinizde anıp, alet etmeyin" geçer. Tevrat, İncil ve Kuran'da bu konu çok önemsenmiştir.
İnsan yaşamında en önemli üstünlük nedir?
İman mı?
İbadet mi?
Adalet mi?
Ahlak mı?
Yoksa hakikatin yanında olmak mı?
Aslında hepsi birbirinden önemli, birbiriyle iç içedir.
Secde Sûresi 9. ayette:
“Sonra ona biçim verdi ve ona ruhundan üfledi.”
buyrulmuştur.
Mevlânâ bu hakikati ne güzel ifade eder:
“İnsan surette topraktan, mânâda ise Allah’tandır. Mânâsını bulan kişi yücelir.”
Yaratılış mânâsını aramayan, bulamayan, düşünmeyenler toprak üstünde ve toprak altında çamur gibi olurlar; boşa geçirilmiş, faydasız bir yaşam sürerler.
İman varken, hatta ibadetler yerine getiriliyorken bile; eğer adalet yoksa, ahlak zayıflamışsa, hakikatten uzaklaşılmış olur.
Yaşadığımız dünya sınavını hafife alarak; zayıf, temelsiz rivayetlerle, ucuz şefaat umutlarıyla, birilerine bağlanarak aracılık beklemekle bu sınavı kazanabilir miyiz?
Oysa yüce kitabımız Kur’an’da, Bakara Sûresi 214. ayette bu konuyla ilgili şöyle buyrulur:
“Yoksa siz, sizden öncekilerin başına gelenler sizin başınıza gelmeden cennete gireceğinizi mi sandınız? Onlara öyle yoksulluklar, öyle sıkıntılar dokundu ve öyle sarsıldılar ki, nihayet peygamber ve onunla beraber iman edenler: ‘Allah’ın yardımı ne zaman?’ dediler. Bilin ki, Allah’ın yardımı gerçekten yakındır.”
İçinden geçtiğimiz süreçte Gazze’de, Doğu Türkistan’da, Myanmar’da soykırımlar ve akıl almaz zulümler yaşandı.
Onlar ağır sınavlar verirken bizler ne yapabildik?
Örneğin, en hafifinden;
Boykotlara katılıp alıştığımız kahveden, renkli gazozlardan, cipsten, şampuandan, deterjandan vazgeçebildik mi?
Zulmü yeterince duyurabildik mi?
İsrail’le ticareti sürdüren muhteris tüccarlara gerekli tepkiyi gösterebildik mi?
Devletimize ve diğer devletlere daha somut adımlar atmaları için eylemlere destek verebildik mi?
En önemlisi, açlık ve susuzlukla yok edilmeye çalışılan kardeşlerimize maddi yardımlar gönderebildik mi?
Unutmayın, Allah’ın sınavı çok kapsamlı ve hafife alınamayacak kadar ciddidir.
İnsan; eğer isterse her gün biraz daha bilgili, biraz daha iyi, biraz daha adil, biraz daha vicdanlı olabilir. Yani kendisini olumlu yönde geliştirebilir.
Yaratılış gayesi buna uygundur.
Aslında insan, tercihleriyle geleceğini inşa eden akıllı bir canlıdır. Bu mükemmel organizmayı gündelik heveslerle berbat etmeyin.
Ahlaklı yoldan bir yerlere gelebilmenin yolu; çaba, çalışma ve alın teridir.
Bunlar olmadan bir yerlere gelmek, kul hakkına girmek, hırsızlık ve utanç gibi kavramlardan bir şeyler kapmak demektir.
Hayatınıza dönüp baktığınızda;
“Keşke yapmasaydım” dedikleriniz mi çok,
yoksa “İyi ki yapmışım” dedikleriniz mi?
İyiliğin ne olduğunu aslında herkes bilir.
Ayıp, kul hakkı, nefse tutkunluk, hırsızlık, kibir, adaletsizlik, liyakatsizlik (torpil), dedikodu, yalan, iftira, mala aşırı düşkünlük… bunların hepsi adımız gibi bildiğimiz kötülüklerdir.
Bütün bu sayılanlar, alçak karakterli ve düşük kaliteli insan davranışlarıdır.
Yaygın olarak yapılması, onların helâl veya iyi olduğu anlamına gelmez.
Olsa olsa, çürüyen bir toplumda birlikte çürümeye gönüllü olmaktır.