Nur Üzerine Bir Tefekkür

Serbest Kürsü

Nur Üzerine Bir Tefekkürاَللّٰهُ نُورُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۜ “Allâhu nûru’s-semâvâti ve’l-ard” (Allah, göklerin ve yerin nurudur – Nûr Sûresi, 35)   Nur, sözlükte ışık demektir; ama sıradan ışık değil, varlığı görünür kılan, gönülleri aydınlatan hakikattir. Kur’an’da nur, hem Allah’ın ismi, hem de kitabın vasfıdır. Zira nur, gözleri değil kalpleri açar.   Işık: Fiziksel varlıktır; gözün görmesini sağlar. Dalga boyu, hızı ve sınırları vardır. Nur: Metafizik varlıktır; gönlün görmesini sağlar. Boyutlardan bağımsızdır, ölçülemez; Işık gözleri, nur ise kalbi aydınlatır.   Mi‘rac ve “Senetü’n-Nur” Peygamber Efendimiz (sav), Mi‘rac yolculuğunda semaları aşarak “Sidretü’l-Müntehâ”ya ulaştı. Orada artık mekân ve zamanın ötesinde, “Senetü’n-Nur” yani nur menziline adım attı. Bu, aklın kavrayamayacağı bir yakınlık makamıdır.   Burak, ışık hızını aşan bir vasıtayı temsil ederken; “Senetü’n-Nur” boyutsuz nur yolculuğunu temsil eder. Nitekim dönüşte yatağının hâlâ sıcak oluşu, bu yolculuğun dünya ölçüleriyle kıyaslanamayacağını gösterir.   İbn Sînâ: Nur, idrakin imkânıdır. Gazzâlî: Gerçek nur yalnız Allah’tır; diğer tüm ışıklar mecazdır. Sühreverdî: Varlık bir nur hiyerarşisidir; karanlık, aslında zayıf nurdur. Dr. Halûk Nurbaki: “Nur, boyutlara ihtiyacı olmayan ışıktır.” Mi‘rac da bu boyutsuz nur yolculuğunun en yüksek mertebesidir.   İlmin nuru: Zihni aydınlatır. İmanın nuru: Kalbi aydınlatır. Ahlâkın nuru: Amelleri aydınlatır. Resûlullah (sav) bir duasında şöyle niyaz eder: “Allah’ım, kalbime nur, kabreme nur, sem’ime nur, basarıma nur, sağımda nur, solumda nur, önümde nur, arkamda nur kıl...”   Nur, sadece bir ışık değil, varlığın özüdür. Mi‘rac, ışığın ötesine geçip nur menziline yolculuktur. İnsanın hayatı da böyledir: Dünya yolculuğu ışıkla başlar, ahiret yolculuğu nurla tamamlanır. Ve bütün hakikat, şu ayette özetlenir: اَللّٰهُ نُورُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۜ