Sorun Üniversite Yönetiminde mi?
Asıl Görev Yöneticilik mi Akademisyenlik mi? Bu köşede “Sorun Eğitim Sisteminde mi, Yönetiminde mi?” başlıklı önceki yazımda MEB’de eğitim yönetimi konusunda değerlendirmelerde bulunmuştum. Yazıda çok sayıda eğitimcinin yönetici pozisyonunda yer aldığına dikkat çekmiştim.
MEB’de durum böyle iken üniversitelerimizde durum nedir? Bu sorunun cevabını bu yazımda değerlendireceğim.
Üniversitelerde yönetici oranını belirlemek için ne kadar akademisyen var, yükseköğretimde yönetici pozisyonlarının sayısı ve akademisyen havuzunda yönetici olabileceklerin sayısal verilerini ortaya koymamız gerekir.
AkademisyenYÖK’ün 2024-2025 verilerine göre (https://istatistik.yok.gov.tr/), ülkemizde 39.506 profesör, 25.761 doçent, 45.485 Doktor Öğretim Üyesi (Ydoç.) ve 35.288 öğretim görevlisi ve 38.773 araştırma görevlisi bulunmaktadır. Yani Ülkemizde toplamda 185.169 akademik personel bulunmaktadır. Bunlara üniversite yönetiminde araştırma görevlilerine yer verilmemekte, öğretim görevlilerine ise az da olsa yüksekokullarda yer verilmektedir. Asıl yönetici havuzu öğretim üyesi olarak kabul edilen Prof., Doç. ve Doktor Öğretim Üyelerinden oluşmaktadır. Bu grupta 110 bin civarında akademisyen bulunmaktadır.
Peki! Bunların ne kadarı üniversite yöneticisi olarak görev yapmaktadır?
Akademi YönetimiBu soruyu cevaplamak için ülkemizdeki akademik birim ve bunlardaki yöneticilik statülerinin sayısını bilmek gerekir. Ülkemizde yönetici ataması yapılabilecek akademik birim sayıları (adet) şu şekildedir:
-Üniversite (Rektör) : 205 (4 tanesi vakıf MYO statüsünde).
-Fakülte sayısı (Dekan): 2.063
-Yüksekokul (Müdür): 358
-Meslek Yüksekokulu (Müdür): 1.052
-Bölüm (Başkan): 19.738
-Enstitü (Müdür): 595
-Uygulama ve Araştırma merkezi (Müdür): 4.019
Toplam: 28.030 (Uygulama ve Araştırma merkezi dikkate alınmazsa 24.011)
Bu akademik birimlere akademisyenler arasından rektör, dekan, müdür ünvanlarında bir yönetici atanması yapılmaktadır. Bu görevlerin her biri için 2 yardımcı pozisyonu bulunmaktadır. Bu durumda 84.000 (veya 72.000) yönetici atanması mümkündür.
Öğretim üyesi havuzunun 110 bin ve yönetici pozisyonunu 84.000 olduğu dikkate alındığında %76 (veya %65) oranında akademisyen yöneticiliği yürütmektedir.
Bu pozisyonlarda bölüm başkan yardımcılığı ile Uygulama ve Araştırma merkezi yöneticileri hariç bu görevlerde bulunanlar, ders yükünden kısmen ya da tamamen muaf tutulmakta, makam tazminatı gibi ek haklardan faydalanmaktadır. Yani belli ölçüde eğitim faaliyetlerinde aktif eğitici olarak yer almamaktadır.
DengeBaşka bir ifadeyle, her 4 akademisyenden 3'ü bir şekilde yöneticilik görevinde bulunma imkânı vardır. Çok sayıda yönetici ile üst düzey performans ortaya çıkartılabiliyor mu? Bu sorunun cevabı için sıralamalara ve raporlara bakmak yeterli olacaktır.
Bu noktada şunu söyleyebiliriz: Akademik yapı içinde yöneticilik ile asli görev olan eğitim ve bilimsel üretim arasında sağlıklı bir denge kurulamıyorsa, kalite ve verimlilik düşer. Sadece yapıyı (sistemi) değil, bu yapının nasıl yönetildiğini de sorgulamak kaçınılmaz hale gelir.
Yükseköğretim, sadece bilgi üretim merkezi değil; aynı zamanda toplumun geleceğini şekillendiren stratejik bir alandır. Bu alanda sistemi sadece sayılarla değil, nitelikle de dengelemek zorundayız. Bilim insanlarının yönetsel görevleri yerine asli akademik faaliyetlere yönelmesini sağlayacak adımlar atılmazsa, üniversitelerimiz nitelik kaybı riskini taşımaya devam edecektir.
Akademik yönetimde rotasyon, liyakat odaklı atama ve yöneticilik görev süresi sınırlandırması gibi yaklaşımlar, bu dengeyi yeniden kurmak için tartışmaya açılmalıdır.
Son söz: Dümenci/kaptan sayısı kürekçi sayısından fazla ise yarışı kaybetmek mukadderdir…