Bazı Ülkeler Neden Bilim ve Teknoloji Üretemez?

Prof. Dr. İsmail GÜVENÇ

Bazı Ülkeler Neden Bilim ve Teknoloji Üretemez?
Hemen her ülkede bir eğitim sistemi vardır. Ama her ülke bilim/teknoloji üretememektedir. Eğitim sistemi içerisinde bilgi/teknoloji üretimi konusunda üniversiteler veya araştırma enstitüleri önemli kurumlardır. Güçlü üniversitesi veya Ar-Ge merkezleri olan ülkeler diğer eğitim kademelerinde o kadar iyi olmasalar da bilim ve teknolojide gelişmiş ülkeler arasında yer almaktadır. O halde bilim ve teknoloji üretmek için bunu üreten kurumlara sahip olmak gerekir.

Üniversite
Bu iddiamızı açıklamak için ABD örneğine bakabiliriz. Bazı Bilgiler şu şekildedir:
-Birinci: PİSA 2022’de Fen Performanslarında katılan 81 ülke arasında ABD 16. Sıradadır. Bu listede ilk beşte ise Singapur 1., Japonya 2., Çin (Makao/Tayvan) 3./4. ve Finlandiya ise 5. Sıradadır. Yani ABD’de Çin ve Finlandiya’nın gerisindedir.
-İkinci: Yapılan bir analizde bilimsel gelişmişlikte ABD 100 olarak alındığında Çin, Güney Kore ve Finlandiya’nınki sırasıyla 19.2, 6.7 ve 1.0 olarak belirlenmiştir.
-Üçüncü: Dünyada üretilen 2024’de üretilen (sadece Web of Science Journals) toplam makale 17.938 adettir. Aynı yıl makale sayısı  (adet olarak) kuzey Amerika’da: 5171; Arap Ülkelerinde: 91; Türkiye’de: 110;   Çin’de: 185;   Finlandiya’da: 19. (bk https://www.scimagojr.com/journalrank). Buna göre 2024’deki bu grup yayının  % 28,80’ı ABD ’denin içinde yer aldığı grupta gerçekleştirilmiştir.

Bu noktada eğitimin ilk kademesi ve yükseköğretimi iyi olan ülkeler daha zengin mi diye sorulabilir. Bunun için kişi başına nominal GSYİH değerlerine göre ülkeler (ABD doları olarak) şu şekildedir:
-ABD’nin milli geliri (86.601),  Çin (5.184) ve Finlandiya’nınkinden (54.774) daha yüksektir. Yani alt kademe eğitimi Çin’den kötü olan ABD milli gelir bakımından Çin’den karşılaştırılmayacak kadar üstündür.

Temel eğitimi ABD’den daha iyi olan bu ülkeler bilim / teknoloji, ekonomi ve gelişmişlikte ABD kadar neden başarılı değiller?

Çünkü ABD bu ülkelerde olmayan güçlü üniversitelere ve araştırma kurumlarına (Ar-Ge imkânına) sahiptir.  Ayrıca dünyanın parlak beyinlerini buralara çekebilmektedir.
Dünya’da 20.000 kadar üniversite vardır. Üniversite sayısı ABD’de 4.500, Türkiye’de ise 210 kadardır.

ABD dünya üniversite sıralamasında ilk yüzde onlarca birinci sınıf üniversiteye sahiptir.

Ülkede eğitim ve üniversitenin mevcudiyeti veya sayısında ziyade bilimsel ve teknolojik üretkenliği önemlidir.

Türk-İslam dünyasının bilim/teknoloji üretememesinin en temelinde birinci sınıf üniversitelere/merkezlere yeterince sahip olmamasındandır. Türk-İslam Dünyası 18. yüzyılda sadece sanayi devrimini değil üniversite devrimini de ıskalamıştır.

Değişim
17-18 yüzyıla kadar olan üniversitelere “Ortaçağ Üniversiteleri veya Birinci Kuşak Üniversiteler” denmektedir.  Türk-İslam Dünyasında birinci kuşak üniversiteler konusunda başarılı örneklere rastlamak mümkündür.
Burada Türk-İslam Dünyasının yükseldiği için mi birinci kuşak üniversitelerde iyiydi veya birinci kuşak üniversiteler iyi olduğu için mi yükseldi sorusunu sorabiliriz. Bu soruya başka bir yazıda cevaplandırmaya çalışalım. Burada 18. yy üniversite devrimine dönelim.

Birinci Kuşak Üniversiteler 14. Yüzyılda başlayarak bir değişim yaşamaya başlamıştır. Geçiş döneminin başlangıcı olarak belirtilen bu yıllar 18. yy’la kadar sürmüştür. Birinci kuşak üniversiteler 17-18 yüzyılda önemli bir paradigma değişiklik yaşamıştır. Ar-Ge üniversiteye girmiştir. Yüksek lisans ve doktora eğitimi önem kazanmıştır. Bu model üniversite eğitimi kurumsallaşmıştır. Bu üniversite modeline İkinci Kuşak Üniversiteler (Humboldt Üniversite) adı verilmiştir.

Bu üniversite modeli 18. yy’dan günümüze batı medeniyetinin yükselmesinde lokomotif işlevi görmüştür.

Önceki yazılarımda ortaya koyduğum kalkınma ve gelişme öyküsünde ikinci kuşak üniversitelerin yetiştirdiği “İnsan Sermayesi” anahtar konumdadır.
Türk-İslam Dünyasında ikinci kuşak üniversiteler arasında başarılı örneklerine rastlamak mümkün olmakta birlikte bu üniversiteler “İnsan Sermayesinin yetiştirilmesi, bilim ve teknoloji üretimi” alanında gelişmiş ülkelerdekiler kadar başarı gösterememişlerdir.

Dünya yeni bir değişimi yaşamaktadır: İnternet ve Yapay Zekâ Devrimi. Bu değişim ıskalanırsa kuru binalar ve yaldızlı unvanlardan başka bir şey elde kalmaz.
Son söz: Yük vagonlarını güçlü lokomotif çekebilir.