2025 Yılının Ağır Toplumsal Sorunlarının Yaşanmayacağı, 2026 Yılı Beklentileri
2025 Yılının Ağır Toplumsal Sorunlarının Yaşanmayacağı, 2026 Yılı Beklentileri
İbrahim Ortaş, iortas@cu.edu.tr
Zor Bir Yıl Oldu 2025
Yaşamım boyunca tanıklık ettiğim yıllar arasında özellikle 2025 yılı dünya yaşayan 8.2 milyar insanın çoğunluğu için ciddi gelir dağılımının iyice bozulduğu sorunu, gıdaya erişi sorunu, sağlık ve adalete sosyal-devlet anlayışının sağlanmadığı bir yıl oldu. 2025, yaşamın her alanında başta bölgemizde yaşanan çatışmalar ve savaşlar olmak üzere, yoğun biçimde yalanın, yanlışın, haksızlığın ve ayrımcılığın dünya çapında hüküm sürdüğü dünyada derin endişe ve tahribat yaratan gelişmelerin adeta bir rüzgâr gibi geçip her şeyi toz dumana kattığı bir dönem olarak hafızalarda yer etmiştir. Bölgesel savaşlar başta Filistin’de on binlerce öldürüldü, milyonlarca insanın evinin başına yıkıldı, çaresiz bırakılmış hali vicdanları yaraladı.
2026 yılına benzer acıların ve adaletsizliklerin yeniden yaşandığı bir yıl olmamasını umut ediyorum. Tüm bu zorluklara rağmen; savaşlara ve ayrımcılığa karşı direnç gösteren insanların tutumu, adalet arayışını sürdürmeleri, haklının yanında durma iradesi, yoksulluğa karşı verdikleri mücadele ve gıda güvencesini savunan kararlı yaklaşımları takdirle selamlıyorum. Geleceğin; şans oyunlarına, piyango biletlerine ya da rastlantılara değil, bilgi, bilin. Farkındalık içinde yeteneklerin ürettiği emeğin ve alın terine dayalı olarak inşa edilmesi gerektiğine inanıyorum. Az çalışıp çok kazananların günümüzde genel çoğunlukta ayrıştığı, benciliğin, kibrin, üstenci bakışın hâkim oluğu tutum insan yakışmayan bir tutum olmadığını düşünüyorum. Yaşamını çalışarak, emek vererek ve üreterek sürdüren insanların varlığı, umut ve örnek vericidir.
İnsanlığı Bitiren Ben Merkezli Yaklaşımlar Her Alanda Zarar Veriyor
Gelinen aç gözlülük, yalan yanlış, bilerek yapılan manipülatif durumlar her tülü değeri yıkmış ve ortada ne saygı, ne sevgi, ne değer, ne güve ne de inanç kalmış. İçeride dışarıda varsa yoksa para ve makam mevki düşkünlüğü. Ülkelerin birbirlerine karşı uyguladıkları baskılar, insanın insan uyguladığı haksız hukuksuz eziyetlerin hepsi çağımız yakışmıyor. Mevlana’nın “Nice insan gördüm üzerinde elbise yok, nice elbise gördüm içinde insan yok” sözü şimdi her alanda yaşanıyor. En çok da alttakilerin değer verdiği siyaseten medyaya, eğitimden inanca, üretimden ticarete hemen her alan örselendi. En son keyiflendikleri sporda yaşanan şike ve bahisler ile hayal kırklığına uğradılar. Gıdada yaşanan taklitçilik, sahtecilik, sağlıksız ve fahiş fiyatlı gıdaların sunumu toplum sağlığını bozmuş ve ciddi güvensizlik yaratmıştır.
Sorun çok karmaşıklaştı, bireylerin olup bitenleri bütünlük kavraması zorlaştı ve çok kutlu kamplaşmalar oluşmaya başladı. Maalesef güven azaldığı için insanlarda sorunların çözüleceğine olan inanç ve güven duygusu azalmıştır. Artık her şeyin çıkar için yapıldığı ve hiçbir iş hakkı ile yapılmadığı algısı toplumun geniş bir kesiminde yaygın görüşe dönüşmüştür. Bütün çağın içinde bulunduğu koşuların hızla tükettiği değerler alttaki insanların içten gelen duygularını çok örseledi. Toplum katında saygınlığı olan siyasetin, siyaset yapanın bilgi, beceri, zekâsı ölçüsünde kendini gerçekleştirmiş ekonomik eğitim ve sosyal olarak doygun kişilerin salt hizmet için yapması talebi kamuoyları tarafından daha çok talep edilmektedir.
Kolayı Değil, Zor Olan İnsana Yakışanı Birlikte Başarmak İçin Çalışmak Gerekiyor
Yaşanan çoğu sorunun kolay formülü elbette yoktur. Ancak hiçbir şey imkânsız da değildir. Her sorunun bir nedeni vardır, Sorun varsa çözümü de vardır. Akıl, yetenek bilgi, bilinç araştırma sorgulama ve sistematik yaklaşımlar bunun için önemseniyor. Bunun için nitelikli eğitime, özerk üniversiteye, özgür düşünceye önem veriliyor. Sorunlu alanların çözümü için önce tepeden başlamak gerekir diyeceğim, ancak tepeyi belirleyen de taban oluğu için en alttan başlamak gerekiyor. Önce iyi insan tanımlamamız ve ona uygun tek kalem değil birbirine benzeye değil, her biri değerleri olan ve kendisi olan insanlar yetiştirmeliyiz. Öncelikle küçük çıkarı için her tülü boyaya bürünen, yalan söyleyen, başkasına zarar verecek düzeyde faaliyetlerin içinde bulunan, hırsızlık yapan, kalpazanlık sergileyenler yerine; yeteneği, zekâsı ve bilgisi oranında çalışan, üreten, çevresi ile empati kurabilen doğa ile barışık mütevazi insanları nitelikli bilimsel eksenli eğitim ile çok yönlü eğitmeliyiz. İnsan içindeki aşırı ben merkezliliğini ve/ya aç gözlülüğünü kontrol ettiği, kendini eğiterek kendi kendine yeterli durma geldiğinde ve insanın kendi kurdu olmadığı ortamlarda sanırım daha güvenle ve bir arada yaşamı sağlarız.
Adaletin, hakkın ve hukukun herkes için eşit biçimde uygulandığı; hiçbir bireyin gıdaya erişim sorunu yaşamadığı; yolsuzluk, haksızlık ve ayrımcılığın ortadan kaldırıldığı; insanın yalnızca bir araç olarak değil, başlı başına bir değer olarak kabul edildiği, herkesin kendi yetenek, çaba ve zekâlarının katkıları ile hak ettikleri değeri görmesini isterim. Yeni yılın insan ve doğa ile uyumlu bir duygudaşlık anlayışının benimsendiği, erdemin ve vicdanın yeniden hatırlandığı bir yıl olmasını içtenlikle temenni ediyorum.
Geleceğin Başarısı, Dileklerle Değil, Zeka, Yetenek ve Emeğin Liyakatine Dayalı İnsan Kaynakları İle Sağlanır
Ancak temenni ifadesini bir “dilek” olarak sunmak istemiyorum. Zira salt dileklerin istemekten öteye geçmediği ve yeterli olmadığı zaman içinde yaşayarak tecrübe edilmiştir. Geçtiğimiz yıla girerken, iyi niyetle yapılan sayısız dileklere rağmen, belirtiğim gibi arzu etmediğimiz pek çok arzu etmediğimiz ve aklımıza gelmeyen olay(lar) yaşandı. Artık dilek dilemenin ötesine geçmek zorundayız. İnsan olmanın ulvi anlamı ile, birlikte yaşama omuz verip birlikte eskimek ve birlikte yenilenmek yakışır bizlere. Arzu etiğimiz bir dünyada yaşamak için 2026 yılında bireysel ve toplumsal düzeyde sorumluluk almalı; herkesin kendi yeteneğine göre çalışmalı, üretmeli ve ortak bir iradeyle çaba göstermeliyiz. Ülke olarak bunu yapacak birikime sahip oluğumuzu düşünerek, isteklerimizi dileyerek değil, yaparak gerçekleştirelim.
31 Aralık 2025, Adana