Üç Aylar Geldi… Peki, Hazır mıyız?

Nezir Ertuğrul

Üç Aylar Geldi… Peki, Hazı rmıyız?

Üç aylara girdik…
Rabbime hamdolsun, bir kez daha bu mübarek zamanlara kavuşturdu.
Ama sormak zorundayız: Takvim üç aylara girdi de, biz gerçekten girdik mi?

Üç aylar; ruhun yorulduğunu fark ettiği zamandır.
Secdenin ağırlaştığını, vicdanın sessizleştiğini anladığımız anlardır.
Bu aylarda ibadetin lezzeti başkadır çünkü insan, Rabbine biraz daha yakın durur.
Oruç tutar ama sadece aç kalmaz; kalbini de açar.

Oruç bize şunu öğretir:
Bir lokmanın kıymetini, bir yudum suyun nimet olduğunu…
Ama en çok da şunu öğretir:
Dünyanın bir yerinde biz iftar saatini beklerken, bir başka yerde insanlar hayatta kalmayı bekliyor.

Filistin’de çocuklar sahurlara anne yada davul değil, hayattalarsa,  bombayla sesleriyle uyanıyor.
Doğu Türkistan’da anneler evlatlarını değil, korkularını emziriyor.
Sudan’da açlık takvim tutmuyor, her gün oruç.
Suriye’de, Irak’ta dualar yıllardır yarım kalmış cümleler gibi gökyüzünde asılı duruyor.

Üç aylar bize rahat ibadet alanı sunmaz; sorumluluk yükler.
“Ben iyiyim” demeye izin vermez. Çünkü bir Müslüman, kardeşi acı çekerken tam huzur bulamaz.

Bu aylarda ellerimizi kaldırırken sadece kendimizi istemeyelim.
Çünkü bencillikle yapılan dua, eksik bir duadır.
Mazlum için yapılan dua ise kalpten kopan bir feryattır.

Yetimi hatırlayalım. Fakirin gözlerine bakmaktan kaçmayalım.
Komşumuzun sessizliğinde bir çığlık olabileceğini unutmayalım.

Üç aylar; susan vicdanı konuşturmak içindir.
Kalbimize şu soruyu sormak içindir:
“Ben hangi acıyı görmezden geliyorum?”

Rabbim bizleri üç ayları sadece takvimde yaşayanlardan değil, yüreğinde taşıyanlardan eylesin.

Dualarımız Filistin’e, Doğu Türkistan’a, Sudan’a, Suriye’ye, Irak’a nefes olsun.

Amin.