Savaşın Gölgesinde Bir Vicdan Yarası: Madleen Gemisine Yapılan Saldırı
Dünyanın en acımasız yüzlerinden biriyle bir kez daha karşı karşıyayız. Sivillerin, insani yardımların ve masumiyetin hedef alındığı bir çağda, insaf, hukuk ve insanlık bir kez daha ayaklar altına alındı. Son olarak, Gazze’ye insani yardım taşıyan Madleen gemisine yapılan saldırı, yalnızca bir gemiye değil; vicdana, insan haklarına ve uluslararası hukuka yapılmış alçakça bir saldırıdır.
Madleen, silah değil; gıda, ilaç ve umut taşıyordu. Onun rotası ölüm değil, yaşamın umudu olan Gazze kıyılarıydı. Bu gemiye yapılan saldırı, dünyanın gözleri önünde işlenen bir savaş suçudur. Bu saldırı, Filistin halkının yaşadığı büyük trajedinin, sistemli zulmün ve zalimliğin bir yansımasıdır.
Üstelik bu saldırı, yalnızca bir ülkeye değil; insanlığın ortak vicdanına yapılmıştır. Yardım taşıyan gemilere saldırmak, sivil inisiyatifi bastırmak, gönüllü kuruluşları sindirmek; savaşın değil, zalimliğin bir stratejisidir. Bu eylemi gerçekleştirenler bilmelidir ki, adalet er ya da geç kendini gösterecek; mazlumun ahı, mutlaka bir yerden yükselecektir.
Bu olay karşısında sessiz kalmak, suça ortak olmaktır. Uluslararası toplumun, özellikle Birleşmiş Milletler ve ilgili tüm kurumların bu saldırıyı derhal ve en sert şekilde kınaması, failleri uluslararası hukuk önünde hesap vermeye zorlaması artık bir zorunluluktur.
Türkiye olarak, hem devletimiz hem de halkımız bu zulme karşı sessiz kalmamalı, kınamakla kalmayıp hukuki ve diplomatik adımlar atmalıdır. Gazze’de yaşanan insanlık dramı, şimdi Madleen’in kanayan güvertesine taşınmıştır. Bu kan, bir vicdan çağrısıdır.
Madleen yalnız değildir. Gazze yalnız değildir. Ve bilinmelidir ki, insanlık bu sınavdan da geçecektir.
Unutmayın: Zulümle abad olanın sonu berbat olur.