Bir Kıvılcım Kudüs'te, Yangın İslam Coğrafyasında: Tarih Tekerrür Etmesin
Tarih, sadece olmuş bitmiş olayların yığını değildir. Bilakis, geçmişin izleriyle geleceği inşa eden uyarı levhalarıdır. Bugün Kudüs’te Mescid-i Aksa üzerinde kurgulanan oyun, sadece bir saldırı planı değildir. Bu, bin yıldır süren bir hesaplaşmanın, mezhep ayrılıklarıyla derinleştirilen bir fitnenin ve İslam coğrafyasının teslim alınması sürecinin yeni perdesidir.
1099’da Haçlı orduları Kudüs’e girdiğinde, sadece bir şehir değil, bir ümmet katledildi. Kadın, çocuk, yaşlı demeden Mescid-i Aksa’nın avlusunu kan gölüne çevirenler, bu vahşeti “ilahi görev” diye sundular. Bugün de aynı inanç, aynı niyet farklı maskelerle yeniden sahnede. Bu kez İsrail’in başını çektiği, Batı’nın istihbarat ağlarıyla desteklenen yeni bir senaryo yazılıyor: Mescid-i Aksa’ya yapılacak kontrollü bir saldırı ile hem Müslümanların tepkisi köpürtülecek, hem de bu saldırı İran’ın üstüne yıkılarak İsrail’in yıllardır beklediği “meşru savaş zemini” sağlanacak.
Unutmayalım; 1980 yılında Irak-İran Savaşı da Batı’nın iki büyük Müslüman gücü birbirine kırdırma planıydı. Şimdi aynı senaryo, daha derin bir akılla; mezhep temelli, Kudüs eksenli ve ümmeti birbirine düşüren bir tasarımla önümüzde duruyor.
Sünni-Şii Ayrılığı: Derinleştirilen Fay Hattı
İsrail, İran’ın mezhebi ve devrimci duruşunu hem Arap monarşilerine karşı hem de Sünni halklara karşı tehlike olarak gösterecek. Mescid-i Aksa’ya yönelik bir saldırının İran’a mal edilmesi, Suudi Arabistan ve Körfez ülkelerini adeta İsrail’in safına itebilir. Bu, Şii-Sünni ayrılığını sadece siyasi değil, halklar nezdinde de kanlı bir çatışmaya dönüştürür.
Peki bu plan nereden tanıdık geliyor?
Yıl 661… Hazreti Ali şehit edildiğinde, İslam tarihinde ilk büyük kırılma yaşandı. Bu kırılma Kerbela’da doruğa çıktı. Şimdi aynı kırılmayı Kudüs üzerinden yeniden inşa etmek istiyorlar. Aksa, yeni bir Kerbela’ya dönüştürülmek isteniyor.
Türkiye ve Ümmetin Vicdanı
Türkiye, bu oyunun dışında değil. Hem tarihî misyonu hem coğrafi konumu gereği bu ateş çemberinin tam ortasında. Fakat mesele sadece diplomasi ya da askeri strateji değil. Mesele, ümmetin uyanıklığı, mezhep oyunlarına gelmemesi, provokasyonlara karşı basiret göstermesi meselesidir.
Bugün bir kıvılcım Mescid-i Aksa’da yakılırsa, yangın Bağdat’ta, Şam’da, Beyrut’ta, belki de İstanbul’da hissedilir. Çünkü bu fitne yerel değil, küresel bir hesaplaşmadır. Bu fitne, sadece İsrail’in değil, ümmeti çökerterek Batı’ya yeni dizayn alanı açmak isteyen her gücün ortak planıdır.
Tarih bize defalarca “aynı oyunu farklı şekillerde” gösterdi. Şimdi sıra bizde:
Tarihin tekerrür etmesini engelleyecek basireti göstermek…