Bayramlar ve Eğitim
Her toplumun kendi inanç sistemine ve kültürüne dayanan, o milleti ruhen diri tutan, asırlardır devam ederek gelenek haline gelmiş birtakım törenleri ve bayramları vardır. Bayram gibi ortak gelenekler ve törenler; toplumun birlik beraberliğini devam ettiren, farklılıkları bir potada kaynaştıran, o toplumun eğitim ve kültürünü yansıtarak ortak değerlerinin gelecek kuşaklara aktarılması ve eğitilmesinde çok önemli fonksiyonları vardır. Bayram kelimesi, Hint-İran dilinden geçmiş “bezrem” kelimesinden türemiştir. Oğuzlar, “îd” gününe sevinme ve gezip dolaşma günü anlamında beyrem adını vermişlerdir. Benim doğduğum ilçem Narman, İslam orduları tarafından bir bayram günü fethedildiğinden “îd” ismi verilmiştir. Yöre halkı bu ismi günlük konuşmalarında hâlâ kullanır. İslam inancına sahip bir toplum olarak bizim de yılda iki kez iştiyak ve istekle kutladığımız ve kutsiyet atfettiğimiz Ramazan ve Kurban bayramlarımız var. Bu bayramlar kırgınlıkları, azaltarak muhabbeti artıran, insanları birbirine yaklaştırarak ortak duyguları açığa çıkarıp toplumu bir kültür atmosferi içinde yoğurarak, kültür aktarımlarını da içeren önemli bir eğitim görevi icra ederler. Mesela; çocukluğumdan kalan ve beni bayram günlerine götüren “Kadimi bu güne gelesin” sözlerinin “Ömrün uzun olsun” manasında bir dua cümlesi olarak bugün hâlâ kulalarımda yankılanmaktadır. Turan Karataş hocamızın “Berhudar” kelimesi ile ilgili yorumu da aynı hatıraları çağrıştırıyor. “Bu kelime beni çocukluğuma, bilhassa bayramlara, akraba büyüklerinin merhametli sesine götürür. Eli öpülen yaşlıların dudaklarından âdeta bir mırıltı hâlinde dökülen “Berhudar ol evladım” ifadesinin içinde, bir merhametin kanat çırptığını hissederdim. Dimağıma yayılan naif bir mananın ardından içimde beliren azim bir hürmet hissi… “Berhurdar ol” sözüyle bir hayır dua, bir algılayış ve iyi niyet temennisinde bulunulduğunu sezerdim; fakat ifadenin “Bu güzel davranışından dolayı hayır gör, iyiliklerden hissedar ol, devlete ve ikbale kavuş!” gibi anlamlar içerdiğini bilmezdim o zamanlar…”(1) BAYRAMLAR, EĞİTİMİN BİR PARÇASIDIR Bayramlar, bir okul gibi görevi de icra ederek hayat boyu eğitimin bir parçası haline gelmiştir. Ülkemizde bayram öncesinde çeşitli yiyeceklerin hazırlanması, genel temizliklerin yapılması, bayram alışverişleri gibi alışkanlıklar gelenek yoluyla eğitimin bir parçası olmuştur. Erkeklerin bayram namazına gitmeleri, ev halkının bayramlık kıyafetlerini giymeleri, ailecek bayram kahvaltısı için bir sofra etrafında buluşmaları, mezarlık ziyaretleri, hayatta olan büyüklerin ziyaret edilmesi, büyüklerin elini öperek bayramlaşan çocuklara harçlık verilmesi, büyüklerle bir arada olmanın sevincini yaşamaları, bayramlar vesilesiyle toplumsal eğitimlerin bir parçasını oluşturmaktadır. Çocuklarımızı seküler eğitim ve ruhsuz sosyal hayatın bunalımından kurtarmanın inançlarımızı onlara aşılamanın bir yolu da ramazandır, bayramdır, kandildir. Toplumsal hayatımızda yoğun bir değişim ve çözülmeye yol açacak kırılmalara rağmen “Nerede o eski bayramlar” duygusallığı yerine, sabırla yeni kuşakların geleceği için Bayram geleneklerimizi, çocuklarımızın eğitimi için bir yatırım aracı olarak görüp sürdürmemiz gerekir. Bayramlarda çocuklarımıza bu değerlerimizi aktarmak, bayram namazına çocuklarımızla gidip onlara bayramı sevdirmek, mezarlıkları ziyaret etmek; çocuklarımıza, yeğenlerimize harçlıklar, hediyeler vererek sevindirmek hayat boyu yaptığımız eğitimlerin bir parçasıdır. Dini bayramlarda, insanların birbirlerini ziyaret etmesi, dargınların barışması, dostlukların pekişmesi, anne-babaların çocuklarına bayramlık ayakkabı ve giysiler alması, bayram temizliği telaşı, bayram namazından sonra cami içinde ya da avlusunda cemaatin -en başta imam, mahallenin yaşlıları ve ileri gelenleri olmak üzere- bayramlaşması farkında olmadan aktardığımız eğitim yöntemleridir. BAYRAMLAR TATİL YAPMA GÜNLERİ DEĞİLDİR Bayram, 3-4 güne sıkışmış bir tatilden öte tanışma ve ziyaretlerden ibarettir. Bayram, deniz kenarına gidip bireysel tatil geçirme, birbirimize hava atma değildir. Eskilerin ifadesiyle “sılayırahim” yaparak eşi, dostu görmek, onlarla kaynaşıp hemhâl olmak, ihtiyacı olanlara yardım etmek, onların dertleriyle dertlenmektir. Hız ve haz anlayışının hüküm sürdüğü şu zamanda dünyevileşen kalplerimizi yeniden mana âlemine açmak için bayramı ve kurbanı fırsat bilelim. Sosyal medya ve dijital oyunların kurbanı olan çocuklarımızla bayram vesilesiyle bağ kuralım. Kurduğumuz gönül bağı ile yanlış yol ve ortamlardan onları korumaya gayret edelim. Bayramı ve kurbanı çevremizle bağlarımızı kuvvetlendirmek, değerlerimizi aktarmak için bir eğitim fırsatı olarak değerlendirelim. BÜYÜKLERİN BAYRAM ANLAYIŞI Behlül Dana, Harun Reşid’i bir bayram günü atın üstünde süslü elbiselerle gezerken görünce şu ibretli beyitleri söyler: Bayram, süslü bineklere binenler için değil, ancak sıratı geçenler içindir. Bayram, rengârenk yemeklere bakanlar için değil ancak Rahmân’ın cemâline bakanlar içindir. Alvarlı Efe hazretleri de esas bayramı gerçek sevgili olan Allah’a kavuşma olarak nitelendirip; Cân bula cânânını Bayrâm o bayrâm ola. Kul bula sultânını Bayrâm o bayrâm ola. diyerek bayramları başka bir eğitim anlayışıyla tasvir etmiştir. Çağımız insanının -kanaatimce- en acınacak hali yalnızlığıdır. Hepimiz bir yârene, dosta ve muhabbete muhtacız. Oysa sevdiklerinle geçen her gün, küsken barışmak, ayrıyken kavuşmak, suskunken konuşmak bayramdır. İletişim imkânlarının bu denli zirve yaptığı, ulaşım sorununun olmadığı bir devirde insanın yalnız oluşu bir garipliktir. Uzaya gidebilmeyi artık bir sorun olmaktan çıkaran âdemoğlu karşı komşusuna gitmekte zorluk çekmektedir. Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.), “Kim rızkının bol olmasını, ömrünün uzun olmasını istiyorsa sılayırahimedevam etsin.” müjdesi gereği bayram günlerinde sılayırahime dikkat edelim. Yakınlarımızı, anne-babamızı ihmal etmeyelim. Bir araya gelince zoraki gülümsemeleri, insanları maske takmak zorunda bırakan yargılayıcı, sorgulayıcı, soruları bırakalım. Bayram dolayısıyla bir araya gelip de müflis tüccar gibi eski defterleri karıştıran, mal mülk yüzünden anasına, babasına, öz kardeşlerine mesafe koyan tiplerden olmayalım. Ziyaretlerde gıybet ve dedikodudan uzak duralım. Bayram günleri biraz da sabır günleridir. Telefonların yükü bayramlarda artar. Ancak telefonun bir tuşuna basmakla binlerce kişiye aynı anda gönderilen yalın, soğuk bayram mesajlarını bırakalım. Ya yüz yüze ziyaretveya canlı bir telefonla sesini duymaya çalışarak bayramı hayat boyu eğitimin bir parçası haline çevirelim. Hanenizin şen olacağı güzel bir bayram geçirmeniz niyazıyla nice güzel ve mutlu günler görerek berhudar olasınız, saadet ve bahtiyarlığa eresiniz… 05 Haziran 2025 ——————————————— 1) Prof. Dr. Turan Karataş / Türk Dili