Milli Mensucat 1906 | Mehmet Uluğtürkan

Misafir Kalem


YAZI UZUN. AMA OKUMAYA DEĞER
1906 yılıydı.
Osmanlı vatandaşı Ermeni Simyonaki Adana’ya bir iplik fabrikası kurdu.

Almanya’dan alınan altı makine, fabrikaya gelen balya balya pamuğu iplik yapmaya başlamıştı.
İşler iyi gidiyordu.
1909 felaketin yılıydı.
Adana’da Ermenilerle Türkler sokak sokak çatıştı.
On günün üzerinde süren silahlı çatışmalarda on binlerce insan hayatını kaybetti.
Bu olaylara rağmen gayrimüslimlere ait ‘Simyonoğlu İplik Fabrikası’ çalışmaya devam etti.
1911 yılında iplik fabrikasına 51 adet dokuma tezgâhı alındı.
Fabrika artık Çukurova’nın pamuğunu iplikten sonra bez hâline de getiriyordu.
1918 yılıydı.

Mehmet Uluğtürkan | Gazeteci - Yazar

Mustafa Kemal, Adana’ya ilk kez geldi.
Osmanlı’nın sanayi şehri Adana’daki bu fabrikadan çok etkilendi.
1919’da Adana artık Fransızların işgalindeydi.
İşgal Komutanı General Guro, bir taraftan Ermenileri “Size burada devlet kurduracağız” diye avuturken, diğer taraftan şehirdeki fabrikaları nasıl Fransızlaştırırım derdindeydi.
Fransa’nın Suriye’deki siyasi temsilcisi Robert de Caix’i çağırdı:
“Al bu fabrikayı çalıştır,” dedi.
Fabrika Simyonoğullarından çıkmıştı.
O yıl ve sonrası üretilen tüm ürünler, Mersin iskelesinden gemilerle Fransa’ya gönderildi.
Ancak, Fransızların bu mutluluğu uzun sürmedi.  
Kırk dört Kuvvacı çete Karboğazı’nda 800 kişilik Fransız Menil Taburu’nu esir alınca Robert, Türklerin şehirlerini fabrikalarıyla birlikte geri alacaklarına emin oldu.
Zaten kısa süre sonra Büyük Millet Meclisi, Fransızlarla Ankara Anlaşması’nı yaptı.
En son Fransız askeri 5 Ocak 1922’de Mersin’den gemiye bindirilip yollandı.
Adana kurtulmuştu.
Cumhuriyet ilan edildi.
Ekonomide seferberlik başladı.
Adana’daki Simyonoğlu iplik ve bez fabrikası, birkaç başarısız çalıştırılma deneyiminden sonra 1926 yılında Millî Emlak’a geçti.
1927 yılıydı. Kayserili iş adamları Mustafa Özgür, Nuh Naci Yazgan ve Seyit Tekin, Simyonoğlu Fabrikası’nı Millî Emlak’tan satın aldı.
Üç ortak fabrikayı çalıştırmayı başardılar.
1933 yılı geldi.
Atatürk, Cumhuriyet’in 10’uncu yılının daha görkemli kutlanmasını istiyordu.
Şeker fabrikalarından demiryollarına büyük hamleler yapılmıştı. Dost düşman Cumhuriyet’le gelen mucizeleri görmeliydi. Geçit töreniyle Türk askerinin aldığı mesafeyi, gücünü, millî şuuru dünyaya göstermek istiyordu.
Yalnız küçük bir sorun vardı:
Kutlamalar için çok sayıda Türk bayrağına ihtiyaç vardı ve ne yazık ki o yıllarda her vilayeti kırmızı beyaza boyayacak bayrağın elde edileceği kumaş yoktu.
Gazi Mustafa Kemal’in aklına ilk gelen şehir Adana oldu.
İçişleri Bakanı Şükrü Kaya’ya söyledi. O da Adana Valisi Mümtaz Bey’e telgraf emri yolladı:
“Şehrinizde bayrak yapılabilecek kumaş üreten fabrikalardan bedeli karşılığında tedarik edebildiğiniz kadar kumaşın Ankara’ya sevkini…”
Vali Mümtaz Bey derhal bir komisyon kurdurdu.
Komisyon üyeleri Millî Mensucat Fabrikası’na gitti.
O gün fabrikanın ortaklarından Mustafa Özgür oradaydı.
Komisyon üyelerine kahve ısmarladı.
Bir memur kahvesinden ilk yudumu aldıktan sonra bayraklık kumaşın metresini kaça alabileceklerini sordu.
Ortam sessizleşti.
Mustafa Özgür elindeki kahve fincanını sehpaya koydu. Suratı düştü.
Soru kendisini çok üzmüştü.
“Benden ne istediğinizin farkında mısınız?” diye söze başladı.
“Cumhuriyet’imizin kendi eseri olan fabrikamız, 10’uncu yıl kutlamaları için gerekli bayrağın kumaşı için para alır mı? Şu an mevcudumuzdaki tüm bayraklık bezleri hediye olarak kabul etmeniz bizi bahtiyar eyleyecektir,” dedi.
Adana’dan günlerce yurdun dört bir yanına bayraklık kumaş sevk edildi.  
O günden sonra fabrikanın adı Millî Mensucat oldu.

https://www.instagram.com/p/DQrqPbkDWpy/?igsh=bmU5czl5MnkzZmVy