İsrail niçin İran'a saldırdı? | Abdurrahman Dilipak
Abdurrahman Dilipak| Yazar
Görünen sebeb, İran Atom bombası yapma aşamasına geldi, onun için saldırdı..
Pakistan’da Atom bombası var. İran da yaparsa 3. Ülke Türkiye olacak. Bunun arkası gelecek olursa 4. Ülke Mısır olabilir. Bugünkü iktidarlar tehdit oluşturmasa bile, yarın bu ülkelerdeki iktidar değişikliği İsrail için tehdit oluşturabilir. “Dehşet dengesi” Müslümanlar lehinde değişebilir.
İsrailin İran’a saldırı aynı zamanda Türkiye’ye yönelik örtülü bir tehdit. Hatta bunu açıkça da dile getirmeye başlamışlardı. İran’a yönelik saldırı “kızım sana söylüyorum gelinim sen dinle” kabilinden bir tehditti. Pakistan İsrail’in İran’a saldırısının hemen arkasında sıranın kendine de geleceğini gördüğü için ilk günden İran’ın yanında yer aldı. Zaten Hindistan’ın Keşmir üzerinden Pakistan’a saldırmasının asıl sebebi İsrail’in İran saldırısının öncesi Hindistan'ın Pakistan’a saldırması Pakistan'ın Nükleer kapasitesine yönelik bir saldırı idi. Bu saldırıya AbD ve İsrail açık bir destek verdi. Eş zamanlı olarak Belücistan’da ayaklanma başlatıldı. Belücistan Sadece İran’da değil, Pakistan ve Afganistan’da da var. Belücistan Kurtuluş Ordusu PKK’ya çok benzer. Nasıl PKK İran, Irak, Suriye ve Türkiye’de varsa, Belücistan da İran, Afganistan ve Pakistan’da var. Belücistan Kurtuluş Ordusu de PKK Şam’a geldiğinde o da Şam’a getirilmişti ve o da Bekaa kamplarında eğitim aldı.
Mondi Gazze direnişine karşı daha ilk günden İsrail'in yanında yer aldı ve ülkedeki Müslümanlara karşı saldırılarda bir sıçrama yaşandı. Camnu Keşmir bölgesinde de aynı şey oldu. Gazze’ye yönelik İsrail saldırılarında İsrail ordusunda Hindu paralı askerler de vardı. Ve İsrail İran’a saldırdıktan hemen sonra Netenyahu Mondi ile Lefkoşenin Rum kesiminde bir araya geldiler.
İsrail bir anda İran’a saldırmaya karar vermedi. İsrail'in İran'a saldırma fikri, 1979 Devrimi'nden sonra ideolojik ve stratejik düşmanlık temelinde ortaya çıktı. 1980'lerde İran-Irak Savaşı (1980-1988) arasında İsrail, İran'ın bölgedeki etkisini sınırlamak için her yolu denedi ise de İran’ın etkisi Irak’dan sonra Suriye’de ve Lübnan’da ortaya çıktı. İran rejiminin Suriye ile yakınlaşması ve Lübnan’da Hizbullah’ın iktidar ortağı olması ile İsrail’in İran’a karşı hassasiyeti arttı. İran’daki Yahudi’ler üzerinden tüm askeri ve ticari, dini ve diplomatik hareketler yakın takibe alındı. Soğuk savaşın sonra ermesiyle birlikte İran'ın nükleer programının 1990'larda hız kazanması, İsrail için kaygı verici bir dönüm noktası oldu. 2002'de İran'ın Natanz ve Arak gibi nükleer tesislerinin ortaya çıkması, İsrail'in İran'a yönelik söylemini sertleştirdi. 2010'da Stuxnet virüsüyle İran'ın nükleer santrifüjlerine yapılan siber saldırı, İsrail ve AbD'nin ortak operasyonu idi. Bu dönemde, Netanyahu, “İran'ın nükleer programını durdurmak için askeri müdahalenin gerekebileceği”ni sıkça dile getirdi.
2010'a gelindiğinde, İran'ın Suriye İç Savaşı'nda ve Husi’ler üzerinden Yemen'de etkisini artırması, Hizbullaha desteği, İsrail'in İran'a karşı "önleyici saldırı" fikrini daha sık gündeme getirmesi için bahane oldu.. 2018'de Netanyahu, İran'ın Atom babası yapma faaliyetleri ile ilgili gizli belgeleri açıkladı ve “İran’a karşı askeri seçeneklerin masada olduğunu” vurguladı. Bugüne gelindiğinde, İran’ın Atom bombası yapma konusunda son aşamaya geldiği ve Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı'nın (UAEA) 2025'te İran'ı denetimlerle işbirliği yapmadığı için kınaması, İsrail'in saldırı planlarını hızlandırdı. 2024 ve 2025'te İran'ın İsrail'e yönelik Lübnan’dan füze saldırıları ve Hizbullah lideri Hasan Nasrallah'a yönelik suikast, İsrail'in İran'a karşı harekete geçmesi için sebeb oldu. Ardından Yemenden gelen füze saldırılarının ardından Mayıs 2025'te AbD istihbaratına göre İsrail'in İran'a saldırı hazırlıklarını tamamladığına dair haberler çıktı. 13 Haziran 2025'te ise İsrail, "Yükselen Aslan Operasyonu" adıyla İran'ın nükleer ve askeri tesislerine yönelik büyük bir saldırı başlattı ve ilk saldırılarda İran yönetimindeki üstü seviyede bir çok kişi ve Atom fizik uzmanları hedef alındı.
Tek sebeb bu değil elbette. İran’ın bölünmesi fikri de çok eski. Bağımsız bir Belücistan, Hind Okyanusunda AbD için önemli ve Stratejik bir üs anlamına geliyor. Bu coğrafya sadece stratejik konumu itibarı ile değil, Nadir elementler açısından da önemli bir coğrafya. Aynı zamanda İki Azerbaycanın birleştirilmesi fikri çok daha eskilere dayanıyor. 2 Azerbaycan birleştirildiğinde Yecüc-Mecüc koridorunun Hazara ve Karay planı ile birlikte Kırım’dan başlayıp, TransKafkaslar’dan Basra’ya kadar uzanacak TeoPolitik ve Stratejik açıdan hayati öneme sahip bir koridor anlamına geliyor. Burada iki önemli oluşum daha var: Kürdistan ve Huzistan. Körfezin doğu şeridindeki Huzistan bölgesi Arab Şiası’nın yoğun olduğu bir bölge. Huzistan Necef/Kerbela ile birleştirilip, Irak 3’e bölünürse, Irak’ta Kutsal Şia devletine giden yolun önü açılacak. İran Kürdistanı Irak Kürdistanı ile birleşerek, KCK ve PYD üzerinden Davut koridoru, Cebel-i Dürz, Golan, Litani güzergahından Doğu Akdeniz’e ulaşacak, Türkiye’nin bütün Güney kara sınır şeridini kuşatacak 1200’Km’lik bir Kürdistan’dan söz ediyoruz.
Burada hemen şunu söyleyelim, AbD himayesindeki PKK/KCK/PYD benzeri solcu, “Halkın Mücahidleri” ile Şah’ın Torunu, İsrail’in dostu Pehlevi masada çerez.. Necefte Kutsal Şia devleti kurulacak olursa İran’ın imamet statüsü de İran’ın elinden alınmış olacak.. Manevi yönden güçlü ama askeri açıdan sınırlı bir güce sahip ve Şianın kendi içinde çoğul kimliğinin temsil edildiği yeni bir merkez, Mehdi, Mesih, Deccal tartışmalarının, Arz-ı Mev’ud ve Melheme-i Kübra tartışmalarının merkezinde yer alacak olursa bu Şia içinde, Şii-Sünni toplumunda nasıl bir karşılık bulacak göreceğiz., Bu yapı, Şii-Sünni, Selefi, Sufi tartışmalarının manipülasyonu için kullanılacak olursa gerçek anlamda bölge ülkeleri için ciddi sorunlara kapı aralayabilir.
Bir de, İran vekalet savaşları açısından JeoPolitik, JeoStratejik açıdan son derece önemli konumda. İran, Sünni-Sufi geleneğin güçlü olduğu Türkiye, Afganistan, Pakistan ile, Selefi / Vehhabi geleneğin güçlü olduğu Arab ülkelerinin arasına sıkışmış bir ülke. Bu coğrafyada Şia da bir çok çeşitliliğe sahip. İran Şia’sı Dini açıdan Kum’a, Sosyolojik açıdan Azerilere dayanıyor. Huzistan merkezli Arab Şia’sı başından beri, büyük ölçüde İmametin İran’da olmasına karşı. Yemendeki Zeydi’ler ve Husi’ler, Lübnan’daki Hizbullah, Suriye’deki Nuseyri’ler, Türkiye’deki Caferi, Alevi, Bektaşi, Kızılbaş, Balkanlardaki Bektaşiler çok farklı yapılardan oluşuyor. Bağımsız bir Şia devleti bu sorunu kendi içinde çözmeleri gerekiyor. Bu da kolay çözülecek bir konu değil. 2024’de Arnavutluk hükümeti, Bektaşi tarikatının Tiran'da özerk bir yönetim oluşturmasına ve Vatikan benzeri bir kutsal devletçik oluşturmasına imkan veren bir karar aldı. Bunlar kendiliğinden olan, sıradan şeyler değil. Birleşik Azerbaycana, Birleşik Kürdistan, Birleşik Belücistan, Birleşik Şia kutsal devleti için İran’ın bölünmesi gerekiyordu!?. Onun için de böyle bir saldırıya ihtiyaç vardı!. Madem Gazze konusunda İslam ülkelerinin kınamaktan başka sesi çıkmıyordu, demek ki, Epstein dosyaları, kara para trafiği, yolsuzluk dosyaları işe yaramıştı (!?). O zaman Mescid-i Aksa’ya saldırmak için tam zamanı idi. Ve buna başlamak için de İran bir başlangıç olabilirdi. İran ya da Yemenden, Lübnandan fırlatılan bir füzenin Mescid-i Aksaya düştüğünü bile iddia edebilirlerdi. Ancak, AbD dahil, diğer NATO ülkeleri ve Azerbaycan dahil hepsi, fiilen sürece müdahil olmak dışında her türlü desteği veriyorlar, ama daha fazlasına cesaret edemiyorlar. Çünkü karşılarında, yani İran’ın arkasında Çin, Rusya ve K. Kore var. Trump Türkiye’ye gelip, Ankaranın Tahran’ı nükleerden vazgeçmesi için ikna etmesini isteyecekmiş. İran bunu kabul etmez. İran “tamam” dese, sonra Pakistan için aynı taleple gelecekler. Bunun örtülü anlamı da şu: “Sakın ha, sen böyle bir şeyi aklından geçirme!”
Kovboy zorda!. İran’a saldıracaklarsa, AbD üslerini de kullanmak isteyecekler ve bu üsler de açık hedef haline gelecek. Düşünsenize AbD üsleri İrana karşı kullanıyor. İran elinde kalan füzelerle en yakınındaki devletlerden başlayacak vurmaya. Körfezinde öteki yakası 5 dakikada yerle bir olur. 5 füze fırlatsa, birini limana, birini askeri üsse, birini hava alanına, birini Petrol rafinerisine, birini emirlik merkezine geriye ne kalır. Emirlikler biter de dünyada da petrol krizi başgösterir.. Diğer AbD üsleri için de durum aynı. Ayaklanan halk da, diğer İslam ülkeleri de dahil mevcut rejimler daha fazla görevde kalamazlar. İran kaybedeceğini anlarsa muhtemelen Kıtalararası hipersonik füzelerle, batı ülkelerini de hedef alabilirler. Birçok paramiliter grub da kendilerine saldıran ülkeleri cehenneme çevirebilirler.
İran’ın Rusya ve Çin’le ilişkileri ayrı bir sorun. Ortada bir dehşet dengesi var. Ayrıca sonu belli olmayan bir savaşa kim niye girsin!. İsrail İslam dünyasının acziyetinden yola çıkarak batılı ülkeleri bir emrivaki ile bu savaşın içine çekmek istiyor. Zaten AbD’li Evengelik’lerin “Tanrıyı kıyamete zorlamak” diye bir düşünceleri var. Mesih ya da Meşiah’ın dönüşü ile durulacak bir kaos için hazır gibi görülüyorlardı ama, halkın buna hazır olmadığı görüldü. Bu çatışma sürecinde İsrail boşalmaya başladı bile. Batıda halk sokaklarda, İslam dünyasından daha fazla tepki var batıda İsraile karşı!.
Batı zaten Ukrayna krizinde kendi içinde bölündü. NATO’nun da geleceği belli değil, Trump’un da mevcut batılı yönetimlerinde gelecekleri belli değil. Dikkat ederseniz, İran’daki 5 şiddetindeki normal bir deprem İsrail’de yeraltında nükleer deneme mi yaptılar endişesine sebeb oldu. Bundan sonra ne olacağı konusunda ciddi bir belirsizlik var. Her şey mümkün, ama korkulan şeyler de hemen olmayabilir.. AbD “şaşkın ördek” gibi, Kendini Mesih’in müjdecisi sanal Pedefolik Satanist, Siyonist aç gözlü bir Gayrimenkul komisyoncusu’nun hezeyanlarından başka bir şey yok AbD cephesinde. İsrail'deki panik havası batıya da AbD’ye de yansımış durumda.
Türkiye’de ve diğer bir çok İslam ülkesinde, iktidar ve toplum nezdinde çok ciddi bir kaygı oluşmuş durumda. Bunun başka İslam ülkeleri, ABD, NATO ülkelerinde çok güçlü siyasi, iktisadi ve içtimai sonuçları olacak. Savaş bitmeyecek şekil değiştirecek. TeoPolitik karakteri de Satanist karakteri de güçlenecek. Satanistler Siber savaş, Psikolojik savaş, soğuk savaş, kimyasal ve biyolojik savaş taktiklerine ağırlık vereceklermiş gibi gözüküyorlar.. UN WOMAN, DSÖ, FAO, 5G, IoT, WiFi, Starlink, ChemTrails, Artırılmış Sanal Gerçeklik terör örgütlerine ve diğer terör örgütlerine, uyuşturucu, fuhuş, LGBT, kumar lobilerine dikkat! Son bir cümle daha; Teolojik beklentiler ve kehanetler ışığında Netenyahu’nun iktidarda kalması için bu savaşa ihtiyacı vardı!. Selam ve dua ile.