Bir Hikâyesi Olmalı İnsanın | Hüseyin Acarlar

Misafir Kalem


Bir Hikâyesi olmalı insanın..
İnsanın bir dili olmalı, kahramanı kendi düşüncesi olan.  Oradan kutlu bir hikâyesi doğmalı insanın.
İnsanın bu hikâyesi burcu burcu adalet ve erdem kokmalı.
Bu hikâyenin kurucu unsuru iyi ve güzel olan olmalı.
Bu hikâye sıradan devam ederken hep sıra dışılığı taşımalı. Toprak gibi halim ve doğurgan ve tevazu ikliminde olgunlaşan meyvesinden irfan yolmalı.
Bir ağaç gibi gölgesinde durulmalı, bir volkan gibi haşmetinden yol bulmalı.

Bu hikâyede konuşmalı insan
İçine doğru ve senfoni çalmalı durmadan. Üretmek için susmalı, tüketmek icin konuşmalı. Üretmek için yalnız kalmalı, konuşmak için yaranı bulmalı.
Konuşurken kalbiyle uyumlu zihniyle pak olmalı hikâye.
Öykünün kahramanı dediği gibi yazmalı, yazdığı gibi yaşamalı.
Mana karındayken onu çıkaracak kelimeler olmalı. Sıradan, ama tılsımla raks eden; ve kelimeler kılıçtan keskin öldüren değil dirilten olmalı. Kelimeler hikmet kokan söze dönüşmeli. Esirgemeyen gözünü budaktan söz bulmalı halefini selefini. Namlusunda şişmeden hedefe hızla gitmeli. Bir kelimeler armonisinden kurulu cümleler doldurmalı sayfaları.

Ve bir hikâyesi olmalı insanın
Kendi kokmalı.
Bu hikâyede sılası memleket olmalı. Dağına, taşına yüz vurulup gözyaşı ile yoğurulmalı.

Hikâyede ellerinden öpeceği annesi, gölgesine sığınacağı babası ki, odur karşılıksız cebinden kredi kullanan geri dönüşümsüz merhamet bankası korunaklı barınak.  Dağ gibi ardında durmalı.
Öykünün kahramanın öyle dostu olmalı ki hakikatle barışık dost bulmalı. "İyi gün dostlarım kötü günlerim geçti gelin' ciğerden yutağa utandıran kan dolduran, iç burkan türkülerden ırak, koluna girince lorke delilo çekip halay tadında mest olunan sunmalı.

Bir hikâye olmalı ki;
Kişinin hikâyesinde gerçek ve rol ayrı ayrı durmalı. Rol mecaz, fikir hakikat olmalı.

Her şeyin şaka olduğunu sananların alkışları arasında geleceği unutalı çok günler oldu.  Şöhret afet -u bela olarak her hikâyede aksiyon olarak yeterde artar bile.

Hikâyenin bir yazısı olmalı ki hayatın kalbinden vurup, ölüme tutunan cümlelerden beyt inşa etmeli.
Yazıdır seviyeyi ve seciyeyi dili ile ele veren. Olgunluk dilin altındadır. Ne kadar olgunsa kişi,  kelâmı da o kadar kâmil olur.

Kemal-ı Kamil hikâye yazmalı hayat.
Dil düşüncenin zarafetini ele verendir. Düşüncenin inceliği de diline, kalemine vurur. Yazı ne kadar nedbe (iz) bırakabiliyorsa o kadar değerli olur. Onun içindir eskiler "kemaluk tehte kelamük"(kâmillik dilinin altında gizlidir) demişler. Ve hikâyesi pak dilde yazılmalı insanın.

Bir hikâyesi olmalı insanın.
Hayattayken dimdik elif gibi, musalla taşına uzandığında her haliyle gülümseyen. Kahramanıyla mağrur ve izzetli... Anlamayanlardan ırakta, derdi ile anlam bulmalı.

Ve kadim kitaplar bu hikâyeye amel defteri derler...
15/10/2023

Hüseyin Acarlar