EVLAT OLMANIN SORUMLULUĞU
“Bu yazı, kardeşlik hukukunu bilenlere ve evlatlık sorumluluğunu taşıyanlara ithafımdır.”
Hayat, yalnızca bireyin kişisel serüveni değil; köklerinden aldığı anlamla şekillenen bir yolculuktur. İnsan, varlığını geçmişin izleriyle anlamlandırır. Bu izlerin en kıymetlisi ise evlat ile ata arasındaki, yalnızca kanla değil, gönülle kurulan bağdır. Saygı, anlayış ve sorumlulukla örülmüş bir gönül köprüsüdür.
Evlat Olmak, Mirası İdrak Etmektir. Evlat olmak, sadece genç olmak veya bir soyun devamı değildir. Evlat olmak, geçmişin mirasını idrak etmek ve o mirasın üzerine bir gelecek inşa etmeye niyet etmektir. İşte bu niyet, bizi gerçek olgunluğa taşıyan yegâne köprüdür. Bu yolculukta insan, önce kendi hatalarını görmeyi öğrenir. Ancak bu farkındalık, yargılamak için değil; olgunlaşmak, kendini terbiye etmek içindir. Unutmamak gerekir ki, kendini terbiye edemeyen, geçmişini de terbiye edemez.
Olgunlaşmak; Anlamak ve Nezaketle İfade Etmek demektir. Gerçek bir evlat, onurunu koruyarak yaşar. Atasının tecrübelerine kulak verir; onu yargılamadan, anlamaya çalışır. Çünkü olgunluk, sadece doğruları bilmek değil, o doğruları nezaketle ifade edebilmektir. Büyüklerin hataları olabilir, tıpkı bizim de olacağı gibi. Fakat bu hatalar, bir hesaplaşma vesilesi değil; bir öğrenme kapısı şeklinde olmalıdır.
Asıl mesele, evladın atasına kendi doğrularını dayatmamasıdır. Zira her doğru, kendi zamanı ve bağlamında anlam taşır. Dün doğru olan, bugün eksik kalabilir; bugün mutlak sandığımız, yarın hatalı çıkabilir. Gerçek büyüme, farklılıkları anlamakla; gerçek sevgi ise yargılamadan dinlemekle başlar. Ne yazık ki hepimizin yaptığı en büyük hatalardan biri, dinlemekte sabırsız davranmaktır.
Evlat olmak; Dünden Bugüne Uzanan Köprü olmaktır. Evlat olmak, onurla yaşamak; saygıyı yitirmeden, haysiyeti zedelemeden yürümektir. Çünkü evlat sadece bir birey değil, bir kültürün ve medeniyetin taşıyıcısıdır. O, dünden bugüne uzanan köprünün kendisidir.
Bugünün sorumluluğu, unutulanları hatırlamaktır; çünkü anne babasına iyilik edenin ömrü bereketli olur, buyurur hadis-i şerif. “Biz insana, anne babasına iyi davranmasını emrettik. Annesi onu zahmetle taşıdı...” diye fısıldar ayet-i kerime. Ve düşünür der ki: “Evlat, geçmişin mirasıyla geleceği inşa eden köprüdür.” Her dönem, her inanç, her toplum bu gerçeği anlatmaya çalışmıştır; ama günümüzde daha çok anlatılmaya muhtacız. Zira yeni neslin yaşamında atalar pek yer almamakta, önemsenmemektedir.
Biz evlat olmayı unutursak, ata olmanın hakkını veremeyiz. Vefayı unutan bir evlat, vefa görecek bir ata olamaz. Edepsizleşen bir evlat, edep öğretecek bir ata dönüşemez. Bu unutuş, yalnızca bir neslin değil, bir medeniyetin köprülerini çökertir; çünkü evlat, atanın mirasını taşıyan tek köprüdür.
Sonuç olarak şunu belirtmek isterim: Vefa, Edep, Umut
Evlat olmak; geçmişe vefa, bugüne edep, geleceğe umuttur. Aksi takdirde, kökünden kopmuş, rüzgârda savrulan yapraklar gibi oluruz. Başımızı kaldırıp, bu sarsılmaz bağı yeniden inşa etme sorumluluğu hepimizindir.
Selam ve dua ile…