BİR DÖŞEĞİN ARDINDA KALANLAR

Metin ÖZEL

Mustafa Ökkeş EVREN’in kaleminden ilhamla

Mirasın gölgesinde unutulan duygular üzerine…
Aynı evde büyümüşlerdi. Aynı sofrada oturmuş, aynı duvarlara çocukluklarını fısıldamışlardı. Birlikte gülmüş, birlikte ağlamış, aynı annenin dizinde uyuyup aynı babanın gölgesinde serinlemişlerdi. Ama şimdi… Şimdi bir miras meselesi yüzünden birbirlerine yabancıydılar. Göz göze bile gelmeden, kalp kırarak, geçmişi silerek yürüyüp gidiyorlardı.

Oysa miras, sadece bir evin tapusu, birkaç dönüm toprak ya da bir banka hesabı değildir. Miras, bir annenin sandığında sakladığı kokulu mendildir. Bir dedenin bastonudur, her adımında toprağa bıraktığı izdir. Bir babanın döşeğidir… Yıllarca terini, uykusunu, hastalığını, hayalini emanet ettiği o döşek.

Mustafa Ökkeş EVREN’in Sus İşareti adlı kitabında geçen şu cümle, içimi en derin yerinden yakalıyor:

“Ölüm döşeğindeydi babam. Fakat ben daha çok babamın döşeğini düşünüyordum, kime kalacak diye.”

Ne kadar sade… Ne kadar acı… Ve ne kadar tanıdık.

Bugün etrafıma baktığımda, mirasın gölgesinde kalan sadece eşyalar değil; sevgi, saygı, kardeşlik de oluyor. Yıllarca ailesine omuz vermiş birinin sesi kısılırken, hiçbir katkısı olmayanlar en yüksek perdeden konuşuyor. Adalet susuyor. Emek unutuluyor. Ve en çok da hatıralar inciniyor.

Oysa gerçek miras, birlikte geçirilen zamanlardır. Paylaşılan bir çorba, bayram sabahı edilen bir dua, sessizce tutulan bir el… Eğer miras, insanları bir araya getiriyor, geçmişi yaşatıyorsa anlamlıdır. Ama ayrılıklara, kırgınlıklara neden oluyorsa; o artık bir miras değil, ağır bir yüktür.

Miras, bir paylaşım değil; bir aktarım sürecidir. Ve neyi aktardığımız, kim olduğumuzu gösterir. Eğer sadece para ve eşya bırakıyorsak, ardımızda sadece bölünmüşlük kalır. Ama sevgi, anlayış, vicdan bırakabiliyorsak; işte o zaman gerçek bir miras bırakmış oluruz.

Babamın döşeği kime kaldı bilmiyorum. Ama keşke o döşeğin üstünde geçen sessizlikler, gözyaşları, gece yarısı edilen dualar kalabilseydi birine. Çünkü asıl miras, işte onlardı. Ve biz, o mirası çoktan kaybettik.

Selam ve dua ile...