FİNCANCI KATIRLARI ÜRKMESİN
Geçtiğimiz gün Çukurova Üniversitesi ev sahipliğinde bir toplantı düzenlendi. Rektör Hamit Emrah Beriş’in de katıldığı toplantıda Adana’nın en büyük platformu olan Adana Sivil Toplum İnisiyatifi’ne üye kuruluşların başkanları da yer aldı.
Akademi ile şehri buluşturmayı amaçlayan bu toplantıyla ilgili bilgiler medyaya servis edilince birileri rahatsız oldu.
Bilmeyenler ne kadar rahat; yazdı, çizdi, hüküm verdi.
Peki ya gerçek neydi?
Gerçekleri de ben size yazayım.
Adana Sivil İnisiyatif Meclisi (ASİM), Adana’nın vicdanıdır.
Fazlası değil; en azı hiç değil.
50’den fazla sivil toplum kuruluşunun üst çatısıdır. Millet için tutulan gece nöbetleri, gönüllü seferberliği, sahada derman olan yüreklerin adıdır.
★★★
Bilmeden yazmak kolay. Adanalı buna işkembeden sallamak der. Onlar ASİM’i "İdeolojik bir havuza aitler” diye yaftalıyorlar.
Öyleyse gelin hafızalarını biraz tazeleyelim: 15 Temmuz gecesi sokaklar kiminle doluydu?
Hemen söyleyeyim; resmi olarak bünyesinde yer almasa da kalbi ASİM’dekiler gibi atanlarla…
Yani milletin derdi ile dertlenen, milli ve manevi değerlerine, iradesine sahip çıkan milletin evlatlarıyla…
Bankamatik kuyruklarında, benzi istasyonlarında sıralananların arasında ASİM’e gönül veren Allah’ın bir kulunu bulamazdınız.
Neredeydi peki ASİM’in hassasiyetini taşıyanlar; En önde… Kurşunlara göğsünü siper etmiş iradesine ket vurmak isteyenlerin üzerine koşuyordu.
Kim hem yardan hem serden geçti o gece? Kim ailesinden feragat edip millete koştu?
Kim para ve benzin kuyruklarındaydı?
Yaşananları kahve içerek televizyondan izleyenler arasında kim vardı?
Bunları anlatırken lafı dolandıracak halimiz yok. ASİM’in zor dönemlerdeki mücadelesi, noterden tasdikli bir vicdan kaydı gibidir: sahada yazılı, belgelenmiş, gözle görülür.
★★★
Pandemi dönemi de önemli bir sınavdı; sınavdan kim kaçtı, kim kaldı, kim hakkını verdi kamuoyu gördü.
Bulaşıcı hastalığa rağmen canını dişine takıp kimi, komşusunun ihtiyaçlarını görmek için sokağa çıkmıştı. Kimi, hastalığa yakalanmış vatandaşların sıkıntısını gidermek adına yollara düşmüştü. Kimi de vefa gruplarındakilere gönüllü hizmet ediyordu. Bu yolda hayatını kaybedenler de oldu ama bir adım geri atmadı onlar.
★★★
Biraz da Yüzyılın Felaketi olarak adlandırılan deprem döneminde yaşananlara bakalım mı? Orada da ASİM’in gönüllü ekipleri vardı. ASİM bileşeni dernekler 11 ilde gece gündüz demeden çalıştılar. Kimisi arama kurtarma çalışmalarında, kimisi psikolojik destek olmak amacıyla, kimisi de bir bardak su, bir kap yemeğe muhtaç depremzedelere yardım eli uzatmak amacıyla…
Kendi aileleri bile depremden etkilenmişken diğer depremzedeleri de ailelerinden ayırmadan yardıma koştular.
Bunu söylemek kolay değil; ama gönül gözü kapanmış insanlar için görmezden gelmek kolay…
★★★
ASİM’in işi siyaset yapmak değil; işi dert paylaşmaktır.
Milli ve manevi değerleri savunmak ise ideolojik bir suç değildir. Tam tersine, milletin vicdanını korumaktır.
Bu kuruluşlar, toplumun hassasiyetlerini gözetir; sahada çalışır; makam peşinde değil, ihmali gidermede ısrarcı olur.
Bunun siyasi etiketle eşleştirilmesi hem basit bir eleştiri hem acı bir haksızlıktır.
Geçtiğimiz hafta Kasım ayı buluşmasında Çukurova Üniversitesi’nin ev sahipliğinde bir araya geldi ASİM üyeleri.
Alkışlanacak bir iş.
Üniversiteyle STK’ları yan yana getirmek, kentle kampüsü yakınlaştırmak, gençlik projelerini, Ramazan dayanışmasını ve kültürel programları konuşmak önemli bir mesele.
Bu, kamunun, akademinin asli görevidir.
Bilimle toplumun buluşması, akademinin kapılarını vatandaşa kapatmamakla başlar.
Rektör Bey davet etmiş, ASİM bileşeni STK’ların başkanları gitmişler, konuşmuşlar, kararlar alınmış.
Bu mu suç? Bu mu fırtına koparacak şey?
Eğer “Sadece belli bir kesim çağrıldı” diye hayıflanacaksa önce "Bizimkiler neden yoktu?" diye önce kendilerine sormalı.
Sivil alanın niteliği, söyleyenin niyetine bakar. ASİM, kentin sorunlarını dillendirdiği için eleştiriliyorsa, bu eleştiriyi yapanlar hangi derdi dillendiriyor? Kendi derdini mi, ülkenin derdini mi?
Hangi vicdanla konuşuyor?
Eğer ASİM’i suçlayacaksanız, önce tarihe bakın. 15 Temmuz’da, salgında, depremde kimin nerede olduğunu hatırlayın. Eğer üniversite-STK buluşmasını “ideolojik” diye damgalayacaksanız, önce o damgayı vurmak isteyenlerin aynada ne gördüğünü sorun.
Bu şehirde yara saranlar, çare üretenler, vatandaşın yarasına merhem olanlar siyaset oyunuyla lekelenecek kadar küçümsenemez.
ASİM, siyasetçilere rakip değil; millete hizmet unsurudur.
Onu karalamaya çalışanlar bilsin: bu millet, dertle dertlenenleri unutmuyor. Ve asıl olan, sahanın fotoğrafını çekip eleştiri yapmadan önce, sahaya inmektir.
★★★
ASİM’i lekelemeye kalkan, önce elini taşın altına koysun.
ASİM’in yaptığı işi yapmaya çalışsın.
Bir gece sıcak yatağından kalksın. Bir çuval un taşısın. Bir çadır kursun. Bir ihtiyaç sahibinin elinde tutsun; sonra konuşsun.
O zaman sözünün ağırlığı olur.
★★★
ASİM, bu milletin ortak vicdanıdır.
Siyaset peşinde koşmaz; dert peşinde koşar.
Milli ve manevi değerleriyle, sahada konuşur.
Onu “siyasal İslamcı” diye yaftalamak; iş bilmezliğin yeni maskesidir.
Eğer bir kurum millete derman oluyorsa, ona düşmanlık değil, saygı düşer.