Bu Yazı Türk Basın Tarihinde İlk Olabilir!
Adana, güzel Adana… Her köşesi ayrı bir memleket sevdası, ayrı bir vatan aşkı kokar. Adana… Çukurova'nın incisi, sıcakların şehri, kebap kokularının yurdu. Lakin son zamanlarda bu kadim şehrin gündemi, sanki bir ayna karşısında duran iki farklı gözlükle okunuyor. Bir yanda her gelişmeyi 'büyük Türkiye' vizyonunun bir parçası görenler, diğer yanda her taşın altında 'kaybedilen yılların' izini arayanlar… Peki, Adana'nın gerçekleri mi değişti, yoksa biz mi farklı gözlükler takmaya başladık?
Ne yazık ki, son dönemde şehrimizde yaşanan bazı “talihsizlikler” yaşanıyor. Bunlardan biri de trafik sorunu…
Yahu kardeşim! Bu trafik sorununun asıl müsebbibi kim? Başımızdaki bu iş bilmez yerel yönetimler değil mi? Yıllardır bu şehri yönetenler ne yaptı? Şehrin trafiği felç, belediye otobüsleri dökülüyor, toplu taşıma diye bir şey kalmamış. Sözde finansmanı hazır metronun 2. etabının adın anılmıyor. Araçlar kaldırıma park ediyor. İş yerleri kaldırımları işgal ediyor. Yandaşlarına rant sağlamaktan başka bir iş yapmayan, kendi yandaşlarını zengin etmekten başka bir derdi olmayan bu zihniyet, Adana’yı bir çıkmaza sürükledi. Milletin parasını yandaş müteahhitlere yedirenler şimdi ‘trafik sorunu’ diye ağlıyorlar. Ağlamayın efendiler, bu devran döner, bu millet size hesabını sorar! Size güvenip oy veren Adanalıların vebali boynunuzda!
Öte yandan şehrin her geçen gün büyüdüğünün, hareketlendiğinin, ekonomisinin canlandığının en bariz göstergesi değil midir trafikteki bu yoğunluk? Cumhurbaşkanlığı yatırım programına alınan metronun ikinci etabı ve planlanan beş tramvay hattı gibi dev projelerle Büyükşehir geleceğe yatırım yapıyor. Elbette bu büyük dönüşümler zaman alacak, sabır gerektirecek. Bunun için güç birliği ve lobi faaliyeti şart. Yerel yönetimler de elini taşın altına koyuyor, merkezi idarenin sunduğu kıt imkanları en iyi şekilde değerlendiriyor ama iktidar sırf CHP’li diye bu belediyelere şaşı bakıyor. Buna rağmen Adana gibi başkan geleceğe güvenle yürüyor.
*
Adana’da bir garip koku var son günlerde, sadece lağım kokusu değil, başarısızlık kokusu! Büyükşehir Belediyesi sinek ve haşereyle mücadele ediyormuş! Allah aşkına, hangi mücadele bu? Sinekler cirit atıyor, sivrisinekler soframıza ortak oluyor. Bu ne biçim mücadele? Bizim çocukluğumuzda bırakın sineği, sinek vızıltısı bile duyulmazdı. Milletin parasını çarçur etmeyi iyi bilirler ama sinekle bile mücadele edemezler. Mayıs ayının sonunca haşereyle mücadele için ihale düzenliyorlar. Bunların derdi reklam, derdi şov! Ama millet artık yemiyor, Adanalı görüyor kimin ne olduğunu!
Adana Büyükşehir Belediyesi'nden yapılan açıklamaya göre hava sıcaklıklarının mevsim normallerinin üzerine çıkmasıyla birlikte, Çevre Koruma ve Kontrol Daire Başkanlığı'na bağlı ilaçlama ekipleri 400 personel ve 120 araçla 7/24 esasına göre yoğun bir çaba sarf ediyor. Sağlık Bakanlığı onaylı, test edilmiş ürünlerle yapılan bu çalışmalar, şehrin sağlığı için büyük önem taşıyor. Özellikle Kurban Bayramı öncesi artırılan önlemler Adana Büyükşehir Belediyesi’nin ne kadar proaktif çalıştığını gösteriyor. İklim değişikliğinin getirdiği zorluklara rağmen tüm imkanlar seferber edilmiş durumda. Vatandaşlarımızın daha güzel bir kentte yaşaması için her şey yapılıyor. Bu hizmetler takdir edilmez de ne yapılır?
*
Gelelim en can alıcı noktalardan birisine; Ceyhan ve Seyhan Belediye Başkanlarının gözaltına alınması… Yine yolsuzluk, rüşvet iddiaları yine CHP’li belediyeler, evet, yanlış duymadınız! Daha önce Büyükşehir, Çukurova ve Seyhan Belediyelerine yapılan rüşvet ve yolsuzluk baskınlarını unutmadık. Bunlar laf değil, belge! Milletin parasıyla kendilerine saltanat kuranlar, şimdi hesap veriyor. Hani nerede o ‘temiz siyaset’ masalları? Hani nerede o ‘halkçı belediyecilik’ nutukları? İşte size halkçılık, işte size temiz siyaset! Bu millet bunları affetmez, tarih bunları yazar, hem de kara sayfalarına!
Birileri de başladı yine aynı teranelere! Ne zaman bir belediye başkanı gözaltına alınsa, hemen ‘CHP’li’ diye manşet atılır. Sanki diğer partilerde hiç mi yolsuzluk olmuyor? Sanki daha önce iktidar partisinden gözaltına alınanlar, tutuklananlar olmadı mı? Bu ikiyüzlülük değil de nedir? Milletin gözünün içine baka baka algı operasyonu yapıyorlar. Ceyhan ve Seyhan’da yaşananlar elbette araştırılmalı, sorumlular hesap vermeli. Ama meseleyi sadece ‘CHP’li belediyeler’ diye sunmak, düpedüz siyasi bir karalamadır, düpedüz adaletsizliktir! Bu kirli oyunlarınızı yemez bu millet!
*
Adana Demirspor'un Süper Lig'e vedası üzücü, ancak bu düşüşün temelinde kulüp yönetiminin istikrarsız performansı, transfer yasağını kaldıramaması ve sık teknik direktör değişiklikleri gibi kendi iç hataları yatıyor. Başkan Murat Sancak'ın Galatasaray maçında takımı sahadan çekmesi ve ardından yaptığı açıklamalar, kulübe büyük zarar verdi. Alınan 12 puan silme cezası da bu sorumsuzlukların kaçınılmaz bir sonucuydu. Kulüp kendi kaderini kendi elleriyle çizdi, dışarıda suçlu aramak anlamsız. Olan üç kuruş para için devrin adamı olanlara değil arma peşinde koşan GERÇEK taraftara oldu.
Fakat şunu da unutmamak gerekir ki; Adana Demirspor'un yerinde sözde büyük kulüpler olsa aynı cezalar verilebilir miydi? Elbette verilemezdi. Bu Anadolu kulüplerine uygulanan haksızlıkların acı bir sonucudur. Murat Sancak'ın "Beni ne Ali Koç satın alabilir, ne Türkiye'nin en zengin adamı" sözleri, sistemin adaletsizliğini ifşa eden cesur bir çıkıştı. 12 puan silme cezasının aslında kulübü kasten düşürmeye yönelik bir tiyatro olduğunu haykırdı. Tek başına lobilerle, çetelerle savaştı. Yalnız bırakıldı. Anadolu kulüpleri, bu adaletsiz düzenin kurbanı olmaya devam ediyor. Önlem alınmazsa devam da edecek.
*
Son olarak, İçişleri Bakan Yardımcısı Mehmet Sağlam’ın kolluk kuvvetleriyle ilgili toplantıdaki açıklamaları… Kolluk kuvvetleri, yani emniyet güçleri, bu milletin can ve mal güvenliğini emanet ettiği bir kurum. İçişleri Bakan Yardımcısı ne demişse doğrudur. Sağlam'ın toplantısı devletin vatandaş odaklı güvenlik anlayışını pekiştirmeye yönelik önemli bir adımdır. Kolluk kuvvetlerinin sadece suçla mücadele etmediği, aynı zamanda vatandaşın gündelik hayatına güven, özgürlüklerine saygı, geleceğe dair umut verme sorumluluğunu taşıdığı vurgusu, devletin şefkatli yüzünü gösteriyor. Adana Barosu ziyareti gibi temaslar, devletin tüm kesimlerle diyalog içinde olduğunu ve şeffaflık ilkesini benimsediğini kanıtlıyor. Bu ziyaretler, devletin vatandaşla kucaklaşma çabalarının bir parçasıdır.
Öte yandan kolluk kuvvetlerinin, vatandaşla olan ilişkisini güçlendirmek adına yapılan açıklamaların pratikte karşılık bulmadığını da ifade etmemiz gerekiyor. Sokakta, özellikle gençler ve muhalif kesimler, güvenlik güçlerinin baskısıyla karşı karşıya kalıyor. Toplantılarda söylenenler ile sahadaki uygulamalar arasında büyük bir uçurum var. Sağlam’ın Türkiye’deki ve yurt dışındaki uygulamalara yönelik gösterdiği videolar yanlı bir şekilde hazırlanmış. Bu ülkede de Gazze protestosu yaparken göz altına alınan, yerlerde sürüklenen, baş örtüleri çıkarılan, dövülen çok insan gördük. Güvenlik, halkın özgürlüklerini kısıtlamak değil, onları korumak olmalı.
*
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı'nın Ceyhan Nehri'ndeki kirlilikle ilgili denetimleri, çevreye verilen önemin somut bir göstergesidir. Adana Büyükşehir Belediyesi'ne ait beş arıtma tesisine kesilen 10 milyon 30 bin liralık ceza büyük ihmallerin bedelidir ama bu cezayı neden millet ödüyor? Başkanlar sorumsuzluklarının bedelini ceplerinden ödemeli. Birçok ilçede atık suların arıtılmadan deşarj edildiği ve referans değerleri sağlamadığı belirlenmiştir. Bu durum, yerel yönetimlerin çevre sorumluluğunu ne kadar ciddiye alması gerektiğinin acı bir kanıtıdır. Halk sağlığı ve doğa için yapılan bu denetimler, siyaset üstü bir gerekliliktir.
Bu kesilen ceza, apaçık bir siyasi hamle, "algı yaratma" çabasından başka bir şey değil. Çevre sorunları karmaşıktır, sadece belediyelerin değil, sanayi ve diğer faktörlerin de Ceyhan Nehri'ndeki kirlilikte payı var. 10 milyon liralık cezanın miktarı ve zamanlaması manidar. Başka arıtma tesislerinin de benzer sorunlar yaşadığı biliniyor, peki neden sadece Büyükşehir Belediyesi hedef alınıyor? Bu, Büyükşehir Belediyesi'ni yıpratma çabasıdır, asıl amaç çevre koruma değil, siyasi puan kazanmaktır.
*
Bu köşe yazısını okurken şaşırdınız mı? Belki de "Vay be! Ne kadar da zekice yazılmış, ne kadar da tarafsız ve çarpıcı bir zeka ürünü!" dediniz.