BU DÜZEN YIKILACAK!
Her yüzyılda dünyada bir kırılma noktası olduğu ve her asrın yeni bir lider çıkardığı söylenir. Bu asrın çıkaracağı lider kim olur henüz bunu söylemek için erken ama bazı emareleri de şimdiden görmüyor değiliz. Bunu başka zaman özel bir yazı halinde gerekçeleri ile yazacağım ancak şunu ifade edeyim;
Bu yüzyılın, Türkiye'nin başını çektiği bir uyanışa vesile olacağını ve küllerinden doğacak bir medeniyetin yeniden dünyada barışı ve huzuru sağlayacağını düşünüyorum.
Yaşadığımız döneme bir pencereden değil de değişik açılardan bakmaya çalışanlar bazı gerçeklerin de farkındadırlar diye düşünüyorum.
Dünya yeni bir doğuma gebe diyoruz ama bu doğumun sonunda ne olacağı veya bebeğin sağlıklı mı yoksa sakat mı doğacağı bütün bu garipliklerin ardından ortaya çıkacak netlik sonrasında belli olacak.
Eğer uzun süre evinizde çeşme açmamışsanız musluğu ilk çevirdiğiniz zaman toz, kir, pislik, çamur akacağını tahmin edersiniz. Sonrasında gelecek olanınsa tertemiz, pak, içilecek bir su olduğunu bilirsiniz. Yaşadığımız zamandaki kirlilikleri, sıkıntıları da böyle değerlendirmemiz lazım. .
Sonunda bir güzellik, bir ferahlık, bir temizlik yaşayacağız ki, bu kadar kirlendi dünya.
Malum sözü bilirsiniz; 'Günün en karanlık anı güneş doğmadan hemen önceki zamandır.' Artık güneşin doğma zamanı geldi. Yaşadığımız karanlık da bu yüzden.
Başlıkta garip bir dönem yaşadığımızı belirtmiştim. Dünyaya baksanız da, ulusal veya yerel meselelere baksanız da bu böyle.
Örneğin eskiden tek kutuplu olan dünyanın bugün çok kutuplu bir hale evrilmesi ve o ihtişamlı, sözde medeni Avrupa’nın sömürü kaynaklarının tükenip paylaşacak ortak değerlerini de yitirmesi sonrasında 'hasta adam'a dönmesiyle yeni çağın kapıları daha hızlı açılmaya başlandı.
Avrupa ülkeleri, Arap ülkeleri gibi oldu. Yönetimi başka bir şey söylüyor ama halkları bambaşka bir şey istiyor.
Gelişmiş denilen ülkelerin içindeki siyaset anlayışı dahi değişti. Bu ülkelerdeki muhalefetler hiç olmadığı kadar düşman birbirinde.
ABD gemi azıya almış bir şekilde tüm dünyaya kendince nizam vermeye çalışıyor. Herkesi etki altına almak için tüm tuşlara basıyor. Onlar da biliyorlar ki son bir güçle yapmaya çalıştıkları bu şeyi başaramazlarsa kaçınılmaz akıbet ile karşı karşıya kalacaklar. Tüm çabaları hızla yuvarlandıkları bu uçurumdan kurtulmak ama başaramayacaklar.
Şimdiye kadar yapmaya çalıştıkları birçok şeyi ellerine yüzlerine bulaştırdılar. Herkes onları dinler gözüküyor ama aslında kimsenin kendilerini umursadığı yok. Farkındalar. Çok yakın bir gelecekte Amerika'nın nasıl bir devrimle devrileceğine hep birlikte şahitlik edebiliriz.
Önümüzdeki on yıllarda petrole olan ihtiyaç azalacak ve diğer madenler günlük hayatta daha çok kullanılmaya başlanacak. Her devlet gardını buna göre alıyor. Son zamanlarda devletlerarasında kıymetli madenler anlaşmalarının diğer her şeyden öne çıkmasının nedeni de bu.
En çok ihtiyaç bariz bir şekilde suya olacak. Su derken sadece içme suyunu kastetmiyorum.
Denizlerde yaşanan tartışmalar ve şimdilik alt seviyelerde devam eden sürtüşmeler de bu yüzden.
Denizlere hâkim olan dünyaya hâkim olacak. Suyu elinde bulunduran diğer ülkelerden daha avantajlı duruma geçecek.
İşte bu yüzden dünya yaklaşan doğum öncesi en karanlık dönemini yaşıyor.
Yurt gündemine baktığımızda bizdeki durum da diğerlerinden pek farklı değil aslında. Birçok ülke gibi Türkiye de siyaseten iki tarafa bölünmüş durumda.
İlginç olan ise bu iki tarafın içindeki oyuncuların zaman zaman değişiyor olması. Bugün bir tarafta olanlar yarın karşı tarafa geçebiliyor.
Eğer gerçekten yaşananlara objektif bakabiliyorsanız ve siyasetin ucundan kıyısından bilgi sahibi olmuşsanız gelişmelere hiç şaşırmadın hatta bazen tebessüm ederek bakabiliyorsunuz.
Düşünsenize daha düne kadar dikdatör dedikleri adama bugün kurtarıcı gözüyle, hayran hayran bakanlar var. Dün yoldaş dediklerine bugün satılmış terörist diyenler de...
Düne kadar birlikte gördüklerimiz keskin bir şekilde birbirinden ayrılmışken dün düşman gibi davrananlar bugün kardeş gibi hareket ediyorlar.
Siyasi olarak, "Asla bir araya gelmez" dediklerimiz sıkı bir şekilde birbirine kenetlenmişken 'tek yumurta ikizi' denilen partiler bayramlaşma törenlerinde bile bir araya gelmez oldular.
Hal böyle olunca o siyasi partilere körü körüne bağlı insanların da kafası karışıyor tabi. Dün demediğini bırakmadığı partilerle bugün yol yürümenin nasıl büyük bir erdem olduğunu anlatmaya çalışıyorlar.
Durum yerel siyasette de farklı değil. Aynı parti içinde birazcık taraftar toplayanlar güç yarışına girip kendisine rakip gördüğü partilisini kirli oyunlarla yok etme telaşına girmiş durumda.
Çok geriye gitmeye gerek yok son bir yıl içinde Adana özelinde yaşananlara baktığımızda bile durumun vahametini anlayabiliriz.
Atananı, seçileni, en başından en sonuna bir şekilde kendisine koltuk kapan herkesi bu yarışın içinde görmek mümkün.
Yazdım ya; çok garip bir dönemde yaşıyoruz. Belli ki bir süre daha bu şekilde gidecek.
Sonra ne mi olacak?
Sonra bir devrim gelecek ve evvela devrimi devirecek.
Yiğit düştüğü yerden kalkacak.
Zümrüd-ü anka küllerinden doğacak.
Yeniden büyük Türkiye, kuruluşunun ikinci yüzyılında dünyaya bir kez daha adaleti getirecek.
Sakın ha! Günlük siyasi çekişmeler sizi yanıltmasın.
Bu dediklerimi bir kehanet olarak yazmıyorum. Bunlar vadedilmiş bir hakikattir. Bunu biz beceremezsek çocuklarımız becerecek.
Gevşemeyin, üzülmeyin, vazgeçmeyin.
Göreceksiniz. Üstün gelecek olan bizleriz.