ADANA İÇİN YARIN YOK
Kendine has dinamikleri olan bir kent Adana…
Bu şehirde işler ya hızla yoluna giriyor ya da içimizde bir yerde tıkanıyor.
Son zamanlarda hem umut veren haberler gördük hem de vatandaşın canını sıkan gerçeklerle yüzleştik.
İyi haberlerden birisini ben de yazmıştım. Karataş’taki Su Ürünleri OTB ve Sera OTB’ler Ceyhan Enerji İhtisas Endüstri Bölgesi gibi Yumurtalık’ta yapılacak Doğu Akdeniz Ana Konteyner Limanı gibi bu kentin geleceğini olumlu yönde değiştirecek. Kentin beyin göçünü tersine çevirecek ve ekonomisine katkı yapacak çok önemli projeler.
Bunlar, yalnızca birer tesis değil; bir şehrin bir bölgenin kaderini değiştirme beyanı…
Gönül ister ki bu yatırımlar artsın, Adana geçmişteki güzel günlerine geri dönsün. Bunun yolu da açık. Her zaman söylediğim, yazıp çizdiğim bir mesele var; Merkezi hükümet Adana’ya şaşı bakmamalı. Bir yerden verirken diğer yerden almamalı. Bölgenin bir devlet kurumuna ihtiyacı varsa bu Adana’da olmalı.
***
Adanalıya düşen önemli görevler de var tabi. Her şeyden önemlisi de kentine ve kurumlarına sahip çıkması. Amerika’yı yeniden keşfetmenin anlamı yok. Bir kez denediğini yeniden denemeyecek. Yenilerine şans verecek.
İnatçıdır Adanalı ama bu inadı en çok kendisine zarar vermiştir. Kendisi için istemiyorsa bile çocukları için isteyecek gelecekteki güzel günleri. O yüzden de inadında ısrar etmeyecek. Daha iyisini bulduğu an ona dört elle sarılacak.
Şunu yakinen yaşadık gördük Eşimiz, dostumuz, ahbabımız kısacası 'bizden' dediğimiz birçok siyasetçi bizim güvenimizi boşa çıkardı. Bu şehre hep kötülük yaptı. Çaldı, çırptı, 'kitaptaki boş yerleri' kendisi ve ailesi için doldurdu. İşi kitabına uydurarak kendisi yükseldikçe yükseldi Adana ise battıkça battı.
***
Şimdi asıl soru şu; Adana’nın ne hale geldiği onların umurunda oldu mu?
Mesela uyuşturucuyla mücadele tek başına emniyetin sorunu mu? Belediyeler, üniversiteler, STK’lar neler yapıyor bu konuda?
Uyuşturucu kullanımı artık ortaokul çağına kadar düşmüş durumda. Sokak satıcılarını gözaltına almakla, üç beş gün hapis yatırmakla bu iş çözülebilir mi? Bataklığı kurutmadan yol alınabilir mi? Önemli olan çocuklarımızın bu belaya düşmesine sebebiyet veren sorunların ortandan kaldırılması.
Mafyatik dizilerin etkilediği ve özendirdiği gençlerimiz varlığını ispat etmek için ulu orta adam öldürmeye varan teşebbüslerde bulunuyor. Şiddet olayları geçtiğimiz yıllara nazaran azalıyor olabilir ancak mesele azalması değil dünya standartlarının da altına düşebilmesi.
***
Vatandaşın en yaygın şikayetlerinden birisi de elbette trafik.
Şehir merkezinde tıkanan yollar, yetersiz toplu taşıma, otopark sıkıntısı.
Bir de altyapı ve kent estetiği şikâyetleri var. Kaldırımlar işgalde, çöp yığınları caddelerin ortasında dağ gibi olmuş. Kim toplayacak?
Şunu gördük ki bu mesele de sadece yerelde çözülebilecek bir mesele değil. Daha doğrusu bu kadrolarla, bu başkanlar ya da başkan vekilleri ile çözülecek bir mesele değil.
Planlama, kaynak, zaman ve ortak akıl ister.
Bizim mevcut yöneticilerimiz ise kongrelerde boy gösterip adamını bir şekilde partilerine eklemleme derdinde. Kentin sorunlarını gece yastığa kafalarını koyduklarında bile düşündüklerini sanmıyorum.
***
Başından beri yazdıklarımı yan yana koyunca iki tablo çıkıyor. Birincisi potansiyel; ikincisi aksayan mekanizma.
Siyasi aktörlerin görevi stadyumdaki taraftarlar gibi tezahürat yapmak değil; düzeltmek, kolaylaştırmak, hesap vermektir. Bürokrasi bariyerlerini yıkmak; yatırımcının, çiftçinin, esnafın işini kolaylaştırmak zorundalar.
Adana’da yaşayan insanlara da büyük görevler düşüyor. Artık inatlaşmayı bırakmalı.
***
Son bir söz. Adana’nın derdi büyük ama Adanalı da büyük. Bu kentin damarlarına akacak parayı, fikri ve emeği doğru yönlendirebilirsek hem proje üretiriz hem insan yetiştiririz. Hem iş veririz hem gelecek vadederiz.
Yarını yok bu işin hemen bugün işe koyulmamız gerek.