İSRAİL'İN SONU MU GELİYOR?
Tarihler 13 Haziran’ı gösterdiğinde günün erken saatlerinde İsrail Savunma Kuvvetleri İran’ın onlarca nükleer tesisine, askeri üslerine, altyapı tesislerine ve kilit askeri komutanlarına saldırdığını ve bunların arasında Devrim Muhafızları Komutanı gibi üst düzey isimlerin de olduğunu söyledi.
İlk etapta saldırının şokunu atlatmakta güçlük çeken İran Savunma Güçleri hızlı bir şekilde kendini toparlamak üzere karşı saldırıya geçti.
Öyle ki İran tüm dünyanın beklediğinin aksine bir tavır ve direniş gösterdi. Uluslararası kamuoyu net bir şekilde deyim yerindeyse ters köşe oldu. Tüm dünyanın beklediği senaryo Siyonist İsrail rejiminin kısa sürede İran’ın teslim olmasını bekliyordu.
Bu nedenle de İran’ın böylesi bir riski alamayacağı için göstermelik ve cılız birkaç füze saldırısı ile yetineceğini bekliyorlardı. Açıkçası Şia İran’ın sabıka dosyası Siyonist İsrail ile ciddi bir savaşa girmeyecek şekilde kabarık biliniyordu.
Çünkü önceki dönemlerde İran birçok kez İsrail ile savaş dilinde yapılan İt Dalaşı ve danışıklı dövüş İran ile ilgili ciddi anlamda bir güvensizlik oluşturmuştu.
İsrail’in İran’a yapmış olduğu saldırılara karşılık İran tarafından kırsal bölgelere atılan göstermelik füzeler ve mühimmatı olmayan başlıksız füzeler İran’a Uluslararası arenada kötü bir ün kazandırmıştı.
Bu nedenle İran’ın bu sefer İsrail saldırılarına vereceği karşılık ve konvansiyonel anlamda bir çatışma gerçek manada bir Varoluş Mücadelesi olacaktı.
İşgalci İsrail Terör Devletinin her türlü haksızlık ve arsızlık ile Filistin’de yapmış olduğu Soykırım İran’a saldırması ile ikinci plana düşmüş gibi oldu. Bu kısmen kabul edilebilir bir gerçek idi.
Ancak az önce söylediğim gibi Şia İran’ın uzun yıllardır Mezhep Ayrımcılığı üzerinden İslam Coğrafyasına vermiş olduğu zarar inkar edilemez bir durumdu. Bu nedenle İslam Ülkelerinin birçoğu İran’ın özellikle İran ile göstermelik Sözlü Atışmalarını veya çatışmalarını asla dikkate ve ciddiye almıyorlardı.
Aslında İşgalci İsrail’in İran’a yapmış olduğu bu saldırı turnusol kağıdı etkisi gösterecek bir tablo için de zemin oluşturacaktı. On yıllardır safını belirlemekte net bir durum sergileyemeyen İran için bu çatışma gerçekten de Ölüm Kalım Mücadelesi olacaktı.
Çünkü İsrail’in yıllardır dünya kamuoyunda Efsane haline getirmiş olduğu Demir Kubbe Savunma Sistemi karşısında oluşan algı İsrail’i dokunulmaz korkulan bir güç olarak görünmesini sağlıyordu.
Ve İran, Soykırımcı Terörist İsrail’e karşı tüm dünyayı şok eden bir hamle ve karşı saldırı gerçekleştirdi. Bir anda onlarca füze ve askeri mühimmat kullanmak suretiyle İsrail’e kurulduğu günden bu yana en büyük saldırıları yaşattı.
Siyonist İsrail adeta büyük bir şok yaşadı. On yıllardır Filistin Topraklarını işgal etmekle kalmayıp Mazlum Filistin Halkını vahşi katliamlar yaşatan İsrail’in tüm üstünlük anlatışı yerle yeksan olmuştu.
İran özellikle akşam saatlerinde gerçekleştirmiş olduğu saldırılarla başta Tel Aviv ve Hayfa olmak üzere geceyi gündüze çeviren Balistik Füzelerle İsrail’in anladığı dilden cevap veriyordu.
Beklenenin tam aksine deyim yerindeyse İran İsrail’in Façasını çizmekteydi. Dokunulmaz ve saldırılamaz denilen İsrail’in Demir Kubbesi adeta delik deşik olmuştu.
İsrail kendisini savunamadığı gibi sadece Sirenlerle halkını sığınaklara kaçmaları yolunda yönlendirmekten başka bir şey yapamıyordu. Dahası ilk etapta şoku atlatan İran artık İsrail’in bırakın Demir Kubbesini aşmayı Ulusal Uyarı Sistemi olan Sirenlerini dahi hacklemek suretiyle devre dışı bırakmıştı.
Savaşın başladığı tarihlerde İran’ı koşulsuz şartsız teslim olmaya davet eden İsrail adeta köşeye sıkışmış kedi misali başta ABD ve İngiltere olmak üzere Siyonist Hamisi olan ülkelerden yardım istemeye başlamıştı.
Yaklaşık olarak 80 yıldır Filistin Topraklarını işgal eden İsrail deyim yerindeyse kurnazca bir hamle ile bir taş ile iki kuş vurmak isterken tüm dünyanın gözü önünde net bir itibar kaybı yaşamaktaydı.
Bizler biliyoruz ve inanıyoruz ki, İlahi Kudret tarafından lanetlenmiş Peygamber Katili bu alçak topluluğun er ya da geç sonu yakındır.
Şeytani fikirleri ve projeleri ile yıllardır İslam Ülkelerinin bir birlerine muhalif durumlarını fırsata çevirmek suretiyle Filistin’de yapmış olduğu katliamların hesabını verme durumu ile karşı karşıya gelmiştir.
İşin trajikomik yanı Katil Netenyahu’nun İran’ın füze saldırılarında bir hastanenin hasar alması karşısında, sivillerin hedef alınmasını öne sürerek Savaş Suçu ifadesi kullanmak suretiyle dünya kamuoyuna yapmış olduğu açıklamalardır.
Katil Netenyahu şu soruya cevap verebilir mi?
Sadece 7 Ekim’den bu yana Filistin Topraklarında katlettiği 25 Bin çocuğun hesabını verebilir mi? Yine yaklaşık olarak resmi rakamlarla 60 bin sivili hedef almak suretiyle vahşice katlettiler!
Hali hazırda devam eden bu savaş belki yakın bir tarihte müzakerelerle sona erecektir. Ancak artık İsrail işgal ettiği topraklarda bundan sonra rahat olmayacaktır!
Keza İsrail için takke düşmüş ve kel görünmüştür. İsrail o anlatıldığı kadar dokunulmaz ve güçlü bir yapıya sahip olmadığı gün gibi ortaya çıkmıştır. Adeta Kartondan bir yapı olduğu görünmüştür.
Belki de İsrail’in Nükleer Çalışma bahanesiyle İran’a saldırması onlar için sonun başlangıcı olabilir. Normal şartlar altında hiçbir ülke İsrail’e saldırma cüretinde bulunamazdı.
Bu süreçte, ABD’NİN de savaşa girmemesi ayrıca düşünülmesi gereken bir konudur. Deyim yerindeyse herkesin derdi kendine yetmektedir. Artık ABD ve birçok batılı devlet savaş ekonomisi kaldıramayacak kadar ağır borç yükleri altında çırpınmaktadırlar.
Bu nedenle sonunu kesin ve net olarak öngöremediğiniz bir çatışma ortamına girmek dahası macera aramak aklı başında hiçbir devlet için cazip bir tercih olmayacaktır.
Bu şartlar altında tek başına kalan bir İsrail için sonun başlangıcı denilebilir. Çünkü tek başına İsrail bu tabloda zulmünü daha fazla sürdüremeyeceği gibi kaybetmeye de mahkumdur.
Eğer İran bu savaştan müzakere ile ve avantaj kaybetmeden asgari kazançla çıktığı takdirde bulunduğu coğrafyada itibarını korumakla kalmayıp artık kedi olalı bir fare tutmuş olacaktır.
Bu durum İran’ın İslam Ülkeleri arasında ki negatif algı durumunun düzelmesi için bir fırsat oluşturacaktır.
Bu nedenle bu savaşta dualarımız her daim İran ile birlikte olacaktır. Siyonist İsrail’e bir taş atan dahi Karınca misali dualarımızda yer alma şerefine nail olacaktır.
En büyük dileğimiz o dur ki! Dünya gözüyle İsrail’in yok olduğunu görelim.
Selam ve Dua İle…