Doğayla İletişim 

Gülhan YILDIRIM

Doğayla İletişim 
 İnsan dünyaya geldiği ilk andan itibaren doğayla ve canlılarıyla iletişim halindedir aslında. Örneğin nefes almak için atmosferdeki oksijeni kullanırken, bu oksijeni doğanın neredeyse beyni olan ağaçların ürettiğini düşündüğümüzde, aslında ağaçlarla da iletişim halinde olduğumuzu görürüz. O ağaçlarda yaşayan kuşların yuvalarına ev sahipliği yapan ağaçlar, aslında kuşların ağaç tohumlarını gagalarıyla bir yerden bir yere taşımasıyla ağızlarından toprağa düşürdükleri için çoğalmasını sağladığından kuşlarla da iletişim halindeyiz. 

Gelelim toprağa ve toprakta yaşayan canlılara. Toprağı ekip biçtiğimizde mahsullerin oluşumu verimi ve sağlıklı olabilmesi için toprakta yaşayan binlerce belki de milyonlarca canlı türünün birçok katkısı vardır. Bazısı bildiğimiz şekliyle dışkısıyla gübre katkısı sağlarken, bazılarının da ilgili bilim dallarının bildiği, ama bizlerin henüz bilgi sahibi olmadığı okudukça bilgilendiğimiz birçok katkıları kanıtlanmıştır. Yani dünyaya gelen her canlı bu dünya için eşsiz bir göreve seçilmiş ve o görevlerini kusursuz şekilde yerine getiriyorken ve bu görevler dünyanın canlı kalmasını sağlıyorken bir taraftan da insanlığın soyunu besliyor ve hayatta tutuyor olması ne büyük bir nimet insanlık için değil mi.

Doğanın ve canlılarının dünyaya bu kadar yararları varken biz insanlık ne yapıyoruz peki yok etmekten başka? Ne geçiyor ya da ne geçecek elimize yok edişle yaşayıp bu dünyadan göçerken? Kötülükle kimin eline ne geçmiş geçici saltanattan başka.

Ama iyilik öylemi, bakın bakalım iyilik ne yapıyor hem insanlığın üzerinde hem doğada ve canlılarında. Bir fidana bir damla su dökseniz fidan büyür, meyve verir sizi doyurur, bir sebzeye su dökerseniz büyür ve sizi doyurur, bir köpeği doyursanız ve yemek verseniz sizi etraftaki kötülüklerden korur ve sonsuza dek yalnızlığınıza dostluk eder, bir kediyi okşasanız hissettirdiği o müthiş duyguyla içimizde bazı salgıların salgılanmasını sağlar ve mutluluk hormonunu tetikleyip psikolojimizi düzeltir, ayrıca mistik varlıklara ve kötü enerjilere karşı koruma kalkanıdır. Yaşlı bir amcanın elindeki yükleri taşımak iyiliktir ve iki tarafı da mutlu eder. Bir insanın ihtiyacı doğrultusunda elimizden geleni yapmak iyiliktir ve iki tarafı da mutlu eder.  Örnekler o kadar çoğalır ki yazmaya sayfalar yetmez. İyiliğin ne olduğunu idrak edersek yaşamımız boyunca milyarlarca kez iyilik yapıp bu dünyadan göçebiliriz. Bunu bir düşünün derim. Yani doğa ve canlılarına bakarsak, onlara karşı yaptığımız her bir paylaşım bir iyiliktir ve muhakkak bize olumlu dönüşleri olur. Bununla ilgili yaşadığım en büyük örnek gazetemizde yayınladığım ilk yazımda yer almakta. Merak edip okursanız eğer, bir canlıya yapılan bir iyiliğin ne büyük iyilikler doğurduğunu tüyleriniz diken diken olarak anlayacaksınız. ʺYavru Köpek ve Lütfiyenin Hikayesi- 11Nisan 2022 ‶

İyiliğin büyüğü küçüğü olmayacağı gibi, kime hangi canlıya da yapıldığının bir önemi yoktur zaten. Doğayla ve canlılarıyla bu kadar bütünlük içinde yaşarken onlara karşı tek yapmamız gereken empati kurmak ve iyiliğimizi paylaşmak olacaktır. 
Mesela dün hissettiğim ve elimden geldiğince bir şeyler yapmaya çalıştığım bir empatiden, paylaşımdan yani iyilikten bahsetmek istiyorum. İş yerimiz bir süredir tadilatta olduğundan hem içten hem dıştan yoğun şekilde değişim içerisinde. Dışından yapılan değişiklikte vinç yardımıyla çatı onarımı yapılmakta. İş yerimizin hemen önünde de uzun uzun palmiyeler yer alıyor ki, o palmiyeler ne kadar çok kuşa ev sahipliği yapıyor bir bilseniz. Ve onları izlerken hissettiğiniz o mutluluğun tarifi yok diyebilirim. Vincin çalışmasını aşağıdan izlerken  o palmiyelere çarparak çatıya ulaştığını gördüm. O esnada palmiyelerden havalanan kuşların ağaç etrafında uçuştuğunu görünce içim acı acı sızladı ve vinç operatörünü uyarmak, ondan daha dikkatli olmasını istemek durumunda hissettim kendimi. İşte burada hissettiğimiz o şey, hem ağaçla hem de kuşlarla yaptığım bir empatiydi. Yani onların yaşamlarına saygı duyduğumun, onlara karşı sevgi ve merhamet hissettiğimin bir göstergesiydi. Çünkü uçuşan kuşların o palmiyelerde yuvaları ve yavrulardı vardı.  Evet çağımızda çoğu insanın aklına bile gelmediği ve düşünmeden ağaçları budayıp keserek birçok yaşam formunun evini de yuvasını da yok ettiği zamanlardayız. Lakin bende dahil bazı ruhlara bu empati yeteneği çok derin şekilde kodlandığından bu durumları görmek bizlere çok büyük acılar yaşatmakta. Bunu şöyle örneklersem, anneniz yada çocuğunuz yada kardeş fark etmez en yakınınızın başına bir şey geldiğinde  (fiziksel, ruhsal yada maddesel) içinizde hissettiğiniz o acı nasılsa, empatisi gelişmiş ruhların da hiçbir canlı ayırt etmeden hissettiği acı aynı.  Bunu daha iyi bir örnekle ve her insanın anlayabileceği bir şekilde anlatabilen varsa anlatmasını çok isterim inanın. Tüm insanlığın bu duyguları hissetmesi için yıllarca çok dua ettim. Ancak şu anki ahlaki çöküşe baktığımda bazı insan topluluklarının safi kötü olduğuna artık kanaat getirdim. Onlara ne yaparsanız yapın, ne anlatırsanız anlatın asla kötülüklerinden vazgeçmeyecekler. Bu sebeple Devletimizin yaptırımı ağır cezalarla o kötüleri toplumdan toplaması için çabalamak en doğru hale geldi. 

Küçücük bir kuş ve yuvasından ne büyük bir toplumsal soruna ulaştı cümleler değil mi. İyilik nasıl ki kocaman bir iyilik çemberi oluşturuyorsa, kötülükte kocaman bir ateş topuna dönüşür. İyilikten ve paylaşmaktan ve dahi merhametten vazgeçmeyecek, empatisi yüksek insanların varlığıyla yoğrulmasını arzuladığım şu geçici dünyamızda, insanlığımıza yakışan ve insanlığımızı yücelten o eşsiz sevgi, saygı ve adalet duygularının şahlanmasını temenni ediyorum.

Sevgi ve muhabbetle kalın, doğadan ve canlılarından kopmayın..