GAZZE SOYKIRIMI VE SUMUD YARDIM FİLOSU

Gökmen CAN | Eğitimci | Sosyolog

GAZZE SOYKIRIMI VE SUMUD YARDIM FİLOSU
El Maide sûresi 32. ayetinde şöyle buyurulmaktadır:
Anlamı: “Kim bir cana kıymamış veya yeryüzünde fesat çıkarmamış birini öldürürse, bütün insanları öldürmüş gibidir.”

Gazze’de yaşananları soğukkanlı bir şekilde anlatmak mümkün değil. İster Müslüman isterse de başka bir inanca sahip olsun bu mümkün değil. Orada “insan” öldürülmeyip topyekûn “insanlık” katledilmektedir. Hem de dünya denilen yerde ve herkesin gözü önünde.

Orada akan sadece kan değil; orada boğulan sadece çocukların nefesi değil. Orada bütün bir insanlığın vicdanı gömülüyor enkaz altına. Hem de tarihin görülmemiş en azılı vahşi hayvanlarından daha beter bir davranış şekliyle.

“Soykırım” kelimesi bile bu vahşeti anlatmakta yetersiz kalıyor; çünkü öldürülen sadece insanlar değil, adalet, merhamet ve insanlık onuru da kurşunlanıyor en utanmaz bir duygu durumu ve zulmet çukurlarının ehli tarafından.

Soykırımın Modern ve Sahte Demokrat Sessiz Ortakları
Gazze, aslında sadece İsrail’in bombalarıyla değil, dünyanın suskunluğu ile de yok ediliyor. Komşu ve bölge Arap devletleri başta olmak üzre her kıtada onlarca devletin “kuyrukları kıstırılmışçasına” sessiz kalmalarıyla adeta “katliamın zirvesine” doğru gidiliyor. Hani Hazreti Ali Radıyallahu Anhın bir sözü diye rivayet ediliyor ya: “Zulme karşı susan, dilsiz şeytandır.” İşte, bugün şeytanlık, sadece işlenen zulümde değil; sessizlikte, kayıtsızlıkta, diplomasi kılıfına saklanan ikiyüzlülükte kol geziyor. Meşhur bir söylem var ya hani; “üç maymunu oynamak” diye, zamanımızın tüm zalimleri ve katliam ortakları değil üç, belki de otuz üç maymunu oynamaktadırlar.

Birileri, “uluslararası hukuktan” söz ediyor; oysa o hukuk Gazze’ye uğramıyor. Yanından geçmeyi bırak, hava sahasından, kıta sahanlığından, esen rüzgarından ve yağan yağmurlarından bile uğramıyor.

Demokrasi havarilerinin ve boş lafların sıkı savunucuları tarafından bayraklaştırılan kavramlardan biri olan “Adalet” kavramı, BM toplantılarında vitrinde sergileniyor ama Filistinli bir bebeğin gözyaşında bulunmuyor. Ne yazık ki adaletin terazisi, güçlünün eliyle tutuluyor. Hani adalet sembolü olan kadın ve sol elinde terazi diğer elinde kılıç var ya hani, gözler de kapalı; ben bugün bir kez daha anladım ki semboldeki kadının gözlerinin kapalı oluşu boşuna figür olarak kullanılmamış.

Emperyal küreselciler midir ne mendebur ve insanlık yoksunu kimselere Müslüman ülkelerin aksine çeşitli ithamlarda bulunulan kimselerin kitleler halinde bu zulme feryat eder gibi karşı çıkmaları ve onların öncülüğünde çıkılan bir yolculuk. O kadar engellemelere karşı teker teker de olsa Gazze’ye ulaşmaya başladı. Eğer bu, bir zafer ise bu zaferi her önüne gelen ülke de sahiplenmemeli.

“Sumud”: Bir Vicdan Feryadı ve Başkaldırısıdır
İşte böyle bir tabloda “Sumud Yardım Filosu”, sadece insani yardım değil, aynı zamanda insanlığın hâlâ ölmediğinin işaret fişeği olmuştur. “Sumud” Arapçada direniş, sebat, onurlu duruş demektir. Bu filo, sadece gıda, ilaç ve insani yardım taşımıyor; aynı zamanda zulme karşı bir itiraz, bir vicdan manifestosu taşıyor.

Ne yazık ki, denizin ortasında vicdan gemileri yine İsrail’in kuşatmasıyla karşılaştı. Aktivistler gözaltına alındı, gemiler engellendi. Ama asıl mesele şu: Gemiler limana ulaşamadı ya da çok geç ve birer birer ulaştı/ulaşabilecek belki, ama mesaj “insanlığın” vicdanına ulaştı.

Bakınız, Peygamber Efendimiz Aleyhisselamın hadisi şerifi olarak rivayet edilen şu sözü bu tabloyu ne de güzel açıklıyor:
Manası: “Kim zalime, zulmünde yardım ederse Allah, onu onunla baş başa bırakır.” (İbn Mâce/Fiten/11)

İşte, Sumud Yardım Filosu, zalime yardım etmemenin, zulme karşı saf tutmanın adıdır. Elhamdulilleh.

Müslüman’ın Bakış Açısı
Bir Müslüman için Gazze sadece bir toprak parçası değil, ümmetin kalbidir. Mekke ve Medine’nin “Sur Kapısıdır”. Anadolu kalesinin “kutsiyetle” bağlantı noktasıdır, güzergahının kalbidir. Kalp sustuğunda, beden ölür. Gazze düştüğünde, ümmetin vicdanı felç olur. Felç olmakla kalmaz yaşam makinasına bağlı iken fişi çekilen, beyin ölümü gerçekleşen bir hastanın durumuna düşer. Bu yüzden Müslüman, olup bitene sadece bir “haber” gözüyle bakmaz. Çünkü iman, sadece namaz kılmakla değil, zalime “dur” demekle de ölçülür. Sadece ilim öğrenmekle değil bununla birlikte öğrenilen ahkamların tatbikiyle de ölçülür. Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurulmaktadır:
Anlamı: “Allah’ın ipine hep birlikte sımsıkı sarılın; bölünüp parçalanmayın.” (Âl-i İmrân/ 103)

Oysa biz, Müslümanlar olarak birbirimize kenetlenmek yerine birbirimizi tüketiyoruz. İşte, bu yüzden Gazze kan kaybederken, biz iç kavgalarla oyalanıyoruz. Sumud’un verdiği en büyük ders belki de bu: “Dayanışma olmadan direniş olmaz.” Bu hareket bir manifestonun “canlı canlı sergilenmesidir” de diyebiliriz.

Daha Neler Var Diyecek Ama Buradaki Sözümüzün Sonunda…
Gazze’deki soykırım, insanlığın utanç belgesidir. Sumud Filosu, bu utanç belgesinin kenarına düşülmüş bir nottur. Bu not “insanım” diyenlerin, “yöneticiyim” diyen, “stratejistim” diyen, “analistim” diyenlerin alayına gelsin:
- “Hâlâ vicdanlı insanlar var.”

Lakin şu gerçeği unutmamak gerekir: Filolar yola çıkabilir, yardım paketleri hazırlanabilir, sloganlar atılabilir. Ancak zulmün kökünü kurutacak olan şey, gerçek bir “ümmet bilinci ve insanlık direnişidir”. Aksi takdirde, denizler yeni filoları, sokaklar yeni protestoları, tarih ise yeni hayal kırıklıklarını görmeye devam edecektir.

Satırlarıma Bilge Lider Aliya İzzetbegoviç’in şu sözüyle son veriyorum:
- “Unutmayın, savaşı silahlar değil, insanlar kazanır. İnsanların elinde silah olsa bile, asıl kazandıran inançtır.”

Kalın sağlıcakla…
Gökmen CAN
Eğitimci Sosyolog

Gazze, işte o inancın adı;
Sumud, işte o direnişin sesi;
Müslüman’ın bakışı ise suskunluğun değil, itirazın kalemi olmalıdır.