BEN HÂLÂ ÖĞRETMENİM

Gökmen CAN | Eğitimci | Sosyolog

BEN HÂLÂ ÖĞRETMENİM
Ben hâlâ öğretmenim…
Unvanımdan,
Diplomamdan,
Bir sınıfın kapısından ya da bir okulun tabelasından dolayı değil.
İnsan kalbinin ateşe dokununca yanması gibi,

Hakikate dokununca aydınlanması hisleri ve bilinciyle

Ben hâlâ bir öğretmenim.
Ben hâlâ öğretmenim;

Çünkü hâlâ insanın kalbine dokunmanın,

Bir gönlü uyandırmanın,

Bir aklı diriltmenin zor olmadığına inanıyorum.

İnandığımı da yaşayarak gösteriyorum;

Önce içimdeki “ben”e sonra da ulaşabildiğim herkese.

Öğretmenlik ve eğitim aşkı,

Sadece müfredatın içinde sıkışmış bilgiler içinde dönüp durmak değildir.
Bir toplumun kültürünü taşıyan,

Değerlerini aktaran, geleceğini yoğuran bir nefestir.
Bir milletin ruhu, öğretmenlerinin gönlünde şekillenir;

Çünkü ruh, bilgiden önce hâl ile mayalanır.
İçinde sevgi, merhamet, sabır ve adalet taşımayan bir öğretmen,

Bilgiyle bir bina kurabilir belki ama insan inşa edemez.
Benim öğretmenliğim, işte bu yüzden, bir insan inşa etme çabasıdır.

Çünkü bilirim ki insan iki kanatlı bir kuştur.
Bir kanadı ilimdir, diğer kanadı irfan.
Denge gerekir; akılla kalbin ittifakı gerekir.

Ben hâlâ öğretmenim;

Çünkü çocukların gözlerinde bu dengeyi arayan o ışığı görürüm.
Daha ilk cümleyi kurmadan,

“Beni anla” diyen sessiz bir çağrıyı duyarım.

Biz bu topraklarda öğretmenliği bir meslek olarak değil,

Bir emanet olarak öğrendik.
Hacı Bektaş’ın yumuşak ama sarsılmaz sözlerinden,

Yunus’un gönülleri eriten hikmetinden,

Somuncu Baba’nın tevazu dolu nefesinden,

Vefa Sultan’ın vakarından,

Üftade Hazretlerinin teslimiyetinden bir pay almaya çalıştık.
Onların her biri, bu topraklarda ilmin adabını,

İrfanın üslubunu, öğreten olmanın edebini öğretti bize.

Bugün çocuklara sadece “oku” demiyorum;

“Okuduğunu anlamayı öğren,

anladığını yaşamayı öğren,

yaşadığını güzelleştirmeyi öğren” diyorum.
Çünkü hakikat; kâğıtta değil, kalpte kök saldığında yürütür insanı.

Bir çocuğun merhametini büyütmek,

Zekâsını parlatmaktan daha önemlidir.
Bir gencin kalbini kötülüğe karşı uyanık tutmak,

Ona formüller öğretmekten çok daha değerlidir.
Bir öğrencinin insan olmanın ağırlığını fark etmesi,

Her sınavdan aldığından daha büyük bir başarıdır.

Ben hâlâ öğretmenim;

Çünkü ben hâlâ insanın içindeki cevheri arıyorum.
Kirinin pasının altında kalan, nefsinin gölgesiyle örtülen,

Ama aslında özünden bir nefes taşıyan o cevheri…

Öğretmenlik bazen bir sözle başlar,

Bir bakışla derinleşir,

Bir dokunuşla ömür boyu sürecek bir yolculuğa dönüşür.
Bir öğrenciniz çıkar, dünyası karışıktır…
Bir cümleniz tutar yakasından.
“Hocam, ben bunu hiç böyle düşünmemiştim.” der.
İşte o an, tarihin değiştiği andır aslında.
Çünkü insanın değişimi,

Bazen sadece bir düşüncenin yön değiştirmesiyle başlar.

Ben hâlâ öğretmenim;

Çünkü bunun gibi yüzlerce anıyı kalbimde saklıyorum.
Her biri bir çocuk gülüşü kadar masum,

Bir genç yüreği kadar temiz.

Sınıfa girdiğimde sadece ders anlatmıyorum.

Bir kültürün tarihî birikimini,

Medeniyetimizin yüzyıllar boyu süregelen hikmetini,

Milletimin insanı “insan” yapan değerlerini taşıyorum omuzlarımda.
Öğrencilere bunu hissettirmek,

Benim için en büyük görevdir.

Bu yüzden sık sık derim:
“Evlatlarım, bilgi sizi güçlü kılar; ama ahlak sizi yüce kılar.
Ahlakı olmayan bilgi, insanı karanlığa götürür.
Bilgiyi, kalbinizle birlikte taşıyın.”

Çünkü bilirim ki bir toplumun çöküşü cehaletle değil,

Ahlakın unutulmasıyla başlar.
Ahlakı unutan bir milletin aklı,

Sonunda kibirle karışır ve kendine zarar verir.
Bizim vazifemiz, bu ince çizgiyi yeni nesillere hissettirmektir.

Bugünün dünyasında bilgi çok, ama bilgelik az.

Söz çok, ama irfan az.
Görüntü çok, ama hakikat az.
İşte bu yüzden ben hâlâ öğretmenim;

Çünkü ben hâlâ hakikatin peşinde bir nesil yetişebileceğine inanıyorum.

Kültürümüzün, ecdadımızın, tarihimizin bize bıraktığı manevi miras,

Öğrencilere anlatıldığında sadece kulaklarına değil, kalplerine de iner.
Bir genç, köklerine sarıldığında geleceğe emin adımlarla yürür.
Kökü olmayanın gölgesi olmaz, gölgesi olmayanın serinliği olmaz.

Bu yüzden öğretmenlik, bir milleti köksüzlükten koruyan son büyük nöbettir.

Ve ben hâlâ bu nöbetteyim.

Şimdi size sorarım dostlarım:

Bir öğretmen ne zaman yorulur?
Öğrencisinin gözlerindeki umudu kaybettiğinde…
Bir öğretmen ne zaman vazgeçer?
Kendi içindeki sorumluluğu unuttuğunda…

Ben vazgeçmedim.
Çünkü biliyorum ki çocukların ve gençlerin yüreğinde saklı duran o ince ışık,

Bir gün bu ülkenin geleceğinde çok büyük bir rol oynayacak.
Yeter ki biz onlara hakikati gösterelim.
Yolun tehlikesini anlatalım,

Ama umudun varlığını da unutturmayalım.

Onlara sabrı, şükrü, duayı ve tevekkülü öğretelim.

Yürümeyi öğretelim.
Yoldan dönmemeyi öğretelim.
Hakikati aramayı,

Aradıkları şeyin kendi içlerinde saklı olduğunu fark etmeyi öğretelim.

Çünkü bir öğretmen, sadece sınıfı değil;
Geleceği şekillendirir.

Bir öğretmen, sadece bilgi vermez;
İnsanı kemâle çağırır.
Bir öğretmen, sadece bugünü anlamaz;
Yarını inşa eder.

Ben hâlâ öğretmenim;

Çünkü bu milletin yarınını seviyorum.
Ben hâlâ öğretmenim;

Çünkü çocukların gözlerinde umudu, gençlerin ruhunda ateşi,

Bu topraklarda ilmin izini görüyorum.
Ben hâlâ öğretmenim;

Çünkü hakikat yolundan dönmeyenlere yol göstermek,

Bir ömrün en büyük onurudur.

Ve Rabbim şahit olsun ki…

Bu yolculukta geri dönüş basamaklarını çoktan kaldırdım.
Ben yürümeye devam ediyorum.
Her adımım bir şükür, her nefesim bir dua, her sonucum bir tevekkül…

Evet.

Ben hâlâ öğretmenim.
Ve bu, benim için sadece bir cümle değil;
“Bir davadır, bir kulluktur, bir yürüyüştür.”

Ve ben bir öğretmen olarak kalacağım

Bir öğretmen olarak son nefesimi vereceğim.

Biliyorum ki “sözünün eri” olanların menzile vardığı bir hayatı soluyorum.

Kalalım sağlıcakla…