Kalbimizi Yoran Hayat Tarzı

Dr. Muhammed Kemal KAHYALAR

Kalbimizi Yoran Hayat Tarzı
Modern çağın sessiz katili kalp hastalıkları, artık sadece yaşlıların değil, gençlerin de kapısını çalıyor.

Dünya Sağlık Örgütü’ne göre her yıl yaklaşık 18 milyon insan kalp-damar hastalıkları nedeniyle hayatını kaybediyor.

Bu ölümlerin beşte dördü kalp krizi ve felç yüzünden gerçekleşiyor.

Pandemi sonrası değişen yaşam düzeni, işlenmiş gıdalar, hareketsizlik ve stres… Hepsi birer zincirin halkası.

ABD Ulusal Sağlık İstatistikleri Merkezi’ne göre, 18-44 yaş arası bireylerde kalp krizi oranı son dört yılda yüzde 60 arttı. Bu sadece bir sayı değil; telefon ekranına gömülmüş, bilgisayar başında hareketsiz kalan bir neslin sessiz alarmı.

Gençler “enerji içeceğiyle uyanıp”, öğle yemeğini “paket servisle” geçiştirirken, kalplerimiz günden güne yoruluyor.

Kardiyolog Dr. Evan Levine, bu tabloyu net biçimde özetliyor:
“İyi beslenme, düzenli egzersiz ve sigaradan uzak durmak, kalpte oluşabilecek hasarı daha en başından önlememizi sağlar.”

Ancak sadece sigara değil, elektronik sigaralar da artık kalp sağlığını tehdit ediyor.
Amerikan Kalp Derneği’nin 25 bin kişiyi kapsayan araştırmasına göre, hem sigara hem elektronik sigara kullananlarda kalp hastalığı riski, sadece sigara içenlerle aynı.
Yani “zararsız” diye sunulan hiçbir duman, kalbe iyi gelmiyor.

Kalp krizleri artık ani değil; öncesinde sinyaller veriyor.
Dinlenmekle geçmeyen göğüs ağrıları, nefes darlığı, baş dönmesi ve aşırı terleme…

Peki ya biz kalbimizi gerçekten dinliyor muyuz?
Birçoğumuz stresle, yorgunlukla, zamanla yarışarak yaşıyoruz.
Ama kalp, o yarışta bizimle aynı tempoda kalmıyor.
Kolesterol, tuz, hareketsizlik derken; kalbin ritmini değil, yükünü artırıyoruz.

Cleveland Clinic’in araştırmasına göre, COVID-19 geçirenlerde kalp krizi ve felç riski üç yıl boyunca iki kat artabiliyor.
Bu, sadece hastalık sonrası bir komplikasyon değil; modern hayatın vücuda bıraktığı kalıcı izlerden biri.

Uzmanlara göre çözüm aslında karmaşık değil:
• Düşük yağlı, lif açısından zengin Akdeniz tipi beslenme,
• Günde en az 30 dakika tempolu yürüyüş,
• Günde 6 gramdan az tuz tüketimi,
• Ve en önemlisi, sigaradan tamamen uzak durmak.

Dr. Barseghian’ın altını çizdiği gibi:
“LDL kolesterol ne kadar düşükse, kalp krizi riski de o kadar azalır. Bu artık çok net bildiğimiz bir gerçek.”

Kalbimiz sadece fizyolojik bir pompa değil; duygularımızın merkezi, yaşamın ritmini belirleyen rehberimiz. Onu ihmal ettikçe sadece bir organı değil, yaşamın kendisini yıpratıyoruz.

Belki de yeniden yürümeye, taze meyve yemeye, kahkaha atmaya başlamalıyız.
Çünkü kalp sağlığı sadece tıbbın konusu değil,
yaşamla kurduğumuz bağın aynasıdır.