Bilinmesi Gereken bir Virüs RSV ve Aşısı
Bilinmesi Gereken bir Virüs RSV ve Aşısı
Son dönemlerde üst solunum yolu enfeksiyonu geçiren hasta sayısında belirgin bir artış gözlenmektedir.
Soğuk havaların etkisiyle birlikte, grip ve nezle gibi yaygın viral enfeksiyonların yanı sıra özellikle RSV (Respiratuvar Sinsityal Virüs) kaynaklı hastalıklar da toplumda daha sık görülmeye başlamıştır. RSV, özellikle bebekler, küçük çocuklar, yaşlı bireyler ve kronik hastalığı olan kişilerde ciddi solunum problemlerine yol açabilmektedir.
Bu nedenle hem bireysel hem de toplumsal düzeyde farkındalık yaratmak, doğru korunma yöntemlerini bilmek ve erken tanı ile etkili tedavi sağlamak büyük önem taşımaktadır.
Respiratuvar sinsityal virüs (RSV), 1956'da araştırmacıların solunum yolu hastalığı olan şempanze nüfusundan bir virüsü izole etmesiyle keşfedildi. Virüse şempanze coryza ajanı (CCA) adını verdiler. 1957'de aynı virüs Robert M. Chanock tarafından solunum yolu hastalığı olan çocuklarda tespit edildi.
RSV hem toplumda hem de hastane ortamlarında salgınlara neden olabilir. Gözler veya burun yoluyla ilk enfeksiyonun ardından virüs, üst ve alt solunum yolunun epitel hücrelerini enfekte ederek iltihaplanmaya, hücre hasarına ve solunum yol tıkanıklığına neden olur. RSV'nin viral tespiti ve tanısı için antijen testi, moleküler testler ve viral kültür dahil olmak üzere çeşitli yöntemler mevcuttur.
Bu virüs özellikle yaşlı erişkinlerde, gebelerde ve altta yatan kronik hastalığı olan bireylerde ciddi morbidite ve mortalite nedenidir.
RSV, özellikle 60 yaş ve üzerindeki erişkinlerde, KOAH ve kalp yetmezliği olanlarda ve immünsüpresif popülasyonda alt solunum yolu enfeksiyonlarına yol açarak ciddi sağlık yükü oluşturur. Dünya genelinde yaşlı nüfusun artışıyla RSV’ye bağlı hastane yatışları ve ölümler önemli bir halk sağlığı sorunu haline gelmiştir.
Başlıca hastalık önleyici tedbirler elleri yıkamak ve hastalık bulaşmış kişilerle yakın temastan kaçınmaktır. Son yıllarda geliştirilen aşılar RSV’ye karşı koruyucu hekimlikte çığır açmıştır.
Klinik etkinlik verilerine göre, RENOIR Faz 3 çalışmasında (NEJM) 60 yaş ve üzeri erişkinlerde, RSV’ye bağlı alt solunum yolu hastalığını anlamlı derecede önlemiş ve ağır olgularda daha yüksek etkinlik göstermiştir. Tek doz uygulamanın ardından ikinci RSV sezonunda da koruyuculuğun devam ettiği, üç semptomlu alt solunum yolları hastalıkları için %77,8 etkinlik sağladığı bildirilmiştir.
Gebelikte uygulamayı değerlendiren MATISSE Faz 3 çalışmasında (NEJM), gebeliğin 32–36. haftalarında uygulanan aşının doğumdan sonraki 90 günde ağır RSV hastalığına karşı %81,8, 180 günde %69,4 etkinlik sağladığı gösterilmiştir. Bu sonuçlar yenidoğanların pasif immünite yoluyla korunmasında güçlü kanıt sunmaktadır. Ayrıca FDA 2023–2024 döneminde 18–59 yaş artmış riskli bireylerde kullanım için onay vermiştir.
Genel güvenlik profili olumlu olmakla birlikte, gözlemlerinde Guillain-Barré Sendromu (GBS) vakaları bildirilmiş ve FDA 2025 itibarıyla ürün bilgisine uyarı eklenmesini istemiştir. Ancak fayda–risk dengesi halen pozitif kabul edilmektedir.
CDC-ACIP 2024–2025 önerilerine göre, 75 yaş ve üzeri erişkinlerde tek doz RSV aşısı rutin olarak önerilmektedir. 50–74 yaş arasında risk faktörü olan bireylere de güçlü biçimde önerilmektedir. 60–74 yaş arasında risk faktörü olmayanlarda rutin öneri bulunmamaktadır.
Gebelikte 32–36. haftalar arasında tek doz aşı, yenidoğanı korumak amacıyla güçlü biçimde önerilmektedir. 18–59 yaş artmış riskli erişkinlerde ise FDA onayı çerçevesinde bireysel karar ile uygulanabilir. Tek doz uygulama yeterli olup, tekrar doz şu an için önerilmemektedir. Aşının RSV sezonu öncesinde yapılması en yüksek koruyuculuğu sağlamaktadır.
Rsv aşısı, KOAH ve astımlı hastalarda alevlenmeleri, hipoksemi ve pnömoniyi azaltarak yoğun bakım yükünü hafifletmektedir. RSV’ye bağlı hipoksi ve inflamasyon, kalp yetersizliği dekompansasyonu ve akut koroner sendrom riskini artırdığı için, kardiyolojik açıdan da aşının dolaylı koruyucu etkisi bulunmaktadır.
Nörolojik açıdan bakıldığında ağır solunum yolu enfeksiyonlarının tetiklediği hipoksinin inme ve nöbet riskini artırabileceği bilinmektedir. Beyin sağlığının korunmasına da dolaylı katkı sağlamaktadır.
Sonuç olarak Rsv aşısı, RSV’nin küresel hastalık yükünü azaltmada güçlü bir araç gibi duruyor. Uluslararası kılavuzlar, yüksek riskli popülasyonlarda kullanımını güçlü biçimde önermektedir.