Şura ve Meşveret

Abdulaziz TANTİK

 ŞURA VE MEŞVERET…Şura, bir düşünce, inanç ve dünya görüşünün temel ilkelerini muhafaza ederek varlık sahasına çıkması gereken bir olgudur. Meşveret ise; içinde var olunan kültürün temel kodlarını üzerinde taşıyan ve onu temsil liyakati kesbetmiş insanlar ile birlikte yapılması elzem olandır. Tabi ki farklı meşveretler söz konusu olduğunda da bu ilke geçerliliğini koruyacaktır. Hangi mesele üzerine şura ve meşveret yapılacaksa o mesele hakkında yeterlilik sahibi ve liyakat kesbeden kişiler ile yapılmalı ki olgu kendi gerçekliği içinde anlamlı bir zemine sahip olabilir halde bulunsun…   Şura, istibdadın ve otoriter yönetimin aksine, çoğul ve çoğunluğu dikkate alan bir bakışın eksende olduğu siyasal bir zemine göndermedir. İktidar eli ile yapılmış ve her yapılanı onaylayan bir şura ‘şura’ olma vasfını yitirir.   Şura için temel şartlardan ilki bu yüzden sadakattir… ‘Sadakat’, sahip olunan kültür ve düşüncenin temsiliyetini sağladığı gibi inanç düzleminde kendi kültür ve düşünce zeminine sahip çıkan, hem fikir ve hem de eylem düzleminde bir sadakati taşıyan kişilik olmalıdır. Sadakat, belirli bir ahlaki zemini güçlendirerek varlık sahasına çıkartan ve sözünü sadece ‘dava’sına adayan bir kişiliği inşa etmelidir.   Sadakat, kişiyi, inandığı ve iman ettiği ilkelerin sadık bir mümini, onların güzel bir uygulayıcısı ve temsil liyakati kesbedecek bir zemini sağlayacak olan haslettir… Takva sahibi olarak tanıklık edilen bu kişilik, meşveret için temel bir ilkeyi hayatına geçirmiş olarak kabul edilir.   Şura için olmazsa olmaz olan ikinci temel haslet ise o işin bilgisine vakıf olmaktır. Bilgi, şuraya konu edinilen alan ile ilgili olacağı gibi inandığı temel değerlerin de bilgisine vakıf olmayı içermelidir ki sağlıklı bir meşveret zemini oluşturulabilir olsun…   Bilgi, bir şeyin doğruluğu ve yanlışlığı kadar eksik, zaaf ve fazlalık konusunda da bir zemine sahip olmayı mümkün kılar. Bu yüzden şura konusu kadar, şuranın gerçekleştirileceği zemin olan düşünce ve kültür/iman meselesi konusunda da belirli ve belirleyici bir bilgiye sahip olunması beklenmelidir.   Bilgi, her işin temelini inşa eder. Bilgi olmadan herhangi bir şeyi doğru bir biçimde yapmak mümkünlük kazanmaz! Bilgi, belirli bir ilgiyi zorunlu kılar. Bilgi, tecrübe zemininin mümkün olmasını sağlayarak şuurun zeminini kurar… O yüzden şura için vazgeçilmez bir ilke bilginin kendisidir.   Şura da üçüncü temel ilke ise yöntemdir. Yöntem, herhangi bir şey ile bilgi arasındaki bağıntıyı doğru bir zeminde kurmak için vazgeçilmez bir hasleti inşa eder. Yöntem, bir şeyin doğru ve yanlışlığı kadar, bir şeyin eksik, zaaf ve fazlalığını da işaret eder. O yüzden yöntem olmadan, bir bilgiyi, bir tecrübeyi ve bir konuyu müzakere konusu olarak sağlıklı ve sahih bir zeminde gerçekleştirme imkânı bulunamaz! İstişareye konu edinilen şey ile ilgili yöntemin açıklığı temel bir olgudur.   Yöntem, ortak bir tecrübe, ortak bir şuur ve ortak ir idraki açığa çıkartacak olan temel bir özelliktir. Önce yöntem üzerinde bir uzlaşı gerçekleştirilmesi esasa taalluk eder. yöntemsizlik ise meşvereti başından itibaren başarısızlığa yönelten bir etken olarak tecrübe konusu olduğu konusunda bir muhalefet oluşamaz! Açık bir gösterge olarak yöntemsizlik, çatışmayı, kaosu ve ihtilafı kesinlik düzeyinde işlerlik sahibi kılar…   Hayatın, düzenli, sistemli, iyi niyetli, olumsal bir zeminde işlerlik kazanmasını sağlayacak olan ilkenin yöntem olduğunu açık bir şekilde belirgin kılarak kabule mazhar kılmakta fayda var… Yöntemsiz bir dünyada kaos kaçınılmaz olacaktır. İnsan, belirli bir yönteme sahip değilse, düşünce dünyası da kaostan kurtulamaz!   Ve şura için dördüncü temel ilke ise vazgeçilmez olanı içermektedir: Tamamlayıcı olmak… Bütünleyici bir bakış üzerinden, şura konusu olan şeyi eksiğini gidermek, zaafını ortadan kaldırmak, güçlü kılarak işlevselliğini tamamlamak adına katkı sunma iradesini sağlama alacak olan şey tamamlayıcı olmayı niyet olarak taşımaktır. İhtilaf her zaman bütünlüğü bozmaya matuf bir özellik taşır. Muhalefet ile ihtilaf arasındaki derin ilişkiyi görmekte yarar var. İhtilafın kaynağı önemlidir. Bu ihtilafı sağlayan şeyin kaynağı; bilgi mi, yöntem farklılığı mı, tecrübe ayrımı mı, karar verilmelidir…   Kelime ve kavramların farklı dünya görüşlerinde farklı anlamlar kazandığı ve farklı işlevsellikler kazandığı açık bir bakıştır. Bu bakışı dikkate alan bir yaklaşım üzerinden kelime ve kavramlara anlam yüklemek esasa taalluk eder. Ayrıca kelime ve kavram olgu düzleminde ortak bir anlam zeminine sahip olur. Ancak, bu ortak zemin soyut bir düzlemde açığa çıkan bir özellik taşır. Somuta indirgendiğinde ise farklılıklar tezahür eder.   Şura, belirli bir dünya görüşü içinde sadakat, bilgi, yöntem ve tamamlayıcılık ilkeleri eşliğinde yerine getirildiğinde sorunu çözme konusunda önemli bir zemini hazır tutmaya yarayacaktır. Meşveret, farklı dünya görüşlerinin ortak bir noktada buluşmasını sağlamaz! Belki birlikte yaşama konusunda ortak haklar konusunda bir uzlaşıyı mümkün kılar. Buna da meşveret denmez! Meşveret, bir sorunu ortak yarar uğruna ve yarına kalıcı bir güzellik ve doğruluk bırakma iradesini peşinen yüklenir.   Şura ve meşveret, bir toplumun kendi geleceğini hazırlama ve güçlü bir zeminde var kılma arayışının temel şartlarını yerine getirme konusunda en büyük yardımcı unsur olarak varlık sahasına çıkarılmalıdır. Çünkü ortak bir duygunun, düşüncenin, imanın, kültürün ve geleneğin varlığını sürdürülebilir şekilde var kılma arayışını temellendirecek bir olgusal zemini inşa etmek demektir.   Var olan her sorun, mesele çözüme yönelik bir ilgiyi hak eder. Çözüm konusunda farklı tezahürler ve çalışmalar yapılabilir. Olgunun durumuna göre bu farklılıklar zemin kazanabilir. Bir mümin olarak Müslümanların geleceğini belirleme, iman etmenin daimiliğini sağlama alma, Müslümanların içinde yaşadığı dünyayı daha iyi bir dünya kılma arayışının temelini meşveret ve şura karşılar. O yüzden Müslümanlar bu iki temel kavram ve olguyu derinden idrak ederek onu doğru ve sahih bir zeminde işlerlik kazanması için gereken çabayı ortaya koymalıdırlar.   Şura ve meşveret, ilahi bir emir olduğu kadar müminler topluluğu olarak ümmet olmanın da somut tecrübesidir. Gözden kaçırılmaması gereken temel bir etkendir…   Abdulaziz Tantik