PKK'NIN FESHİ VE İŞARET ETTİĞİ SİYASAL GELECEK…

Abdulaziz TANTİK

11 Mayıs 2025 tarihinde PKK 12. Kongresini topladı ve fesih kararı aldı. Kürt ve Türk halkına olduğu kadar Mezopotamya’da yaşayan her kavme hayırlı olsun. İslam Ümmetine hayırlı olsun. Duamız, bu durumun herhangi bir akamete uğramadan sürecin tamamlanması ve barışın Türkiye özelinden Ortadoğu bölgesel zeminine de taşınması ve birlikte sulh ve selamet üzere bir hayatın varlığının aşikâr kılınmasıdır.

PKK, sadece Türkiye değil bölgesel ülkelerde de güç zaafına yönelik geliştirilmiş önemli bir aktör olmaya yönelmiş bir askeri ve siyasi hareketti. Irak, Suriye, Türkiye ve İran dâhil olmak üzere çalışmalar yürüten, Ermenistan ve Yunanistan gibi ülkelerde yapılanan ve geniş bir ağ olarak Avrupa da geliştirilen bir yapıydı.

Çok güçlü bir katkı alan PKK, İsrail, ABD, Avrupa ülkeleri ve Rusya ile birlikte İran gibi ülkelerin desteğini yer yer alan ve Fransa, Almanya, İngiltere gibi ülkelerden beslenen bir yapıyı işaret eder. Asıl amacı ise Ortadoğu bölge ülkelerini emperyalizme boyun eğdirecek hamlelere kaynaklık etmek ve bu arada kendi erkini inşa etmeye yönelmekti. Ama hep bir başka güce yaslanan bu yapı süreç içinde kendi topraklarında güç kaybını yaşamaya başladı. Özellikle Ak Parti iktidarı ile birlikte başlayan ve Kürt Açılımı olarak tarihe geçen süreçte başlatılan görüşmeler, PKK’nın kendi yanlışları ile o sürecin bitmesi ile kendi psikolojik üstünlüğünü kaybetti. Kürt halkı tarafından da belirli bir rezerv ortaya çıktı. Özellikle bölgesel şehirlerde ve Diyarbakır ilinde başlatılan çukur siyaseti olarak tarihe geçen eylemlerde ise giderek hem Türkiye nezdinde ve hem de Kürt seçmen nezdinde ağırlığını kaybetti… Kendisine verilen desteğin amacının değiştiğini, Dem Partisinin değişiminde de gözlemlemek mümkündür. Kürt solu Türk solu ile birleşik bir yapı içinde hareket etmeye başladı. Bu da kendi kuruluş amacının dışına çıkmasının aşikâr oluşunu gösterdi. Özellikle On Beş Temmuz darbesi ve sonrasında meydana gelen temel değişikliklerde ise PKK’nın sadece Türkiye’de değil ırak ve Suriye’de de güç kaybına ve destek kaybına uğradığını gözlemledik.

Bu sürecin başlamasının temel nedeni ise Türkiye devletinin gücünü bölgesel güce dönüştürmesi ve buradan uluslar arası güce doğru bir seyrüsefere yönelmesidir. Karabağ savaşında, Libya ve Suriye meselesinde ve son olarak Pakistan Hindistan savaşında Türkiye’nin rolü devreye girdiğinde ortaya çıkan durumlarda, ülkenin konumunun giderek yükselmesi sayesinde kendisine yönelik siyasi ve askeri hamlelerin yerine ilişkilerin geliştirilmesi ve ortak stratejiler geliştirilmesine yönelmeyi sağladı. İşte ilk adım olarak Ukrayna Rusya savaşında Türkiye’nin ev sahipliği yapacak olması. Ardından Gazze’de ateşkesin oluşumunda Türkiye isminin ilk kez anılması da bu sürecin evrildiği zemini gösterir.

Uzun zamandır, emperyalizm, değişim yaşamaktaydı. Güç merkezleri değişime uğramaya başladı. Bu güç merkezleri kendi gücünü korumak için yeni güç merkezleri ile ortaklaşa hareket etmeyi öne çıkarmak zorunda kaldı. Yeni bir dünya sisteminin varlığının gerekliliği kadar bu sistemin yeni oyunculara ihtiyaç hissetmesi de kendisini belirgin bir şekilde göstermektedir. Özellikle Türkiye’nin Pakistan ve Azerbaycan ile kurduğu stratejik ilişki, Türk Dünyası girişimi, bu aralarda da Ortadoğu denkleminde Irak, Suriye, Ürdün, Lübnan ve Katar ile geliştirdiği derinlikli siyaset kendisini güç temerküzü bakımından önemli bir ülkeye dönüştürdü. İsrail’in bütün hamlelerinin soy kırıma vardırdığı çatışma alanlarına rağmen boşa düşmesi, Türkiye adının yükselişine zemin oluşturmaktadır. Sanıldığı gibi İsrail veya ABD kendi başına her işi kotaracaklarına olan inanç yıkıldı. Gazze ve Yemen Husileri bu itibarı yerle yeksan eyledi. Her şeye rağmen direndiler. Bu da beraberinde yeni bir olgunun varlığının şartlarını olgunlaştırdı. PKK ve Kürtler, dayandıkları güçlerin başarısızlıklarını ve kullandıkları aparatları rahatlıkla sattıklarını da gözlem üzerinden öğrendikçe yeni bir konuma yönelmeyi zorunlu gördüler. Yoksa adım, adım yokluğa doğru bir sürükleniyorlardı. En güvendikleri mevkiler ellerinden çıkıp gitmekte iken ellerinde yeni güce yaslanmak ve birlikte yol almayı denemekten öte bir çıkar yol da kalmamıştı.

Küresel Sermaye, şehir devletleri kurma arayışı ve tek dünya gücü olmayı başaracak adımları atmaya devam edecektir. Ama yenilgiyi tattıklarını söylemek mümkün hale gelmiştir. Küresel Sermayenin kullandığı aparatların ise süreç içinde yeni bir evreye yönelmeleri zaten doğası gereği kaçınılmaz olacaktı. Türkiye siyasal gücü ise Bahçeli aracılığıyla bir süreci başlattı. Bu süreç el birliği ile devam ettirildi. Böylece önemli bir sona yaklaşıldı. Dileğimiz hayırla neticelenmesidir.

Bu barış girişimi bölgesel barış girişiminin kapısını aralamalıdır. Bölgesel barış ise küresel bir güç olmaya ve Müslümanların dayanışmasını sağlayacak yeni bir gücün oluşumuna kaynaklık etmelidir. Mezopotamya, Türklerin, Kürtlerin, Arapların birlikte yaşadıkları ve nice imparatorlukların ortaya çıkışına zemin olmuştur. Yeni bir imparatorluğun tesisi de olasılıklar arasındadır. Yeter ki Araplar, Kürtler ve Türkler hep birlikte İslam paydası altında birlikte hareket edebilmeyi başaracak bir siyasal sistemi kurabilsinler. Bu pek mümkün olan şeydir. Buraya eklenecek Malezya, Endonezya, Bangladeş, Pakistan, Afganistan ve Türk cumhuriyetleri eklendiğinde Dünya sisteminin belirlenmesinde aktif rol alabilirler. Bunun mayası ise Arap, Kürt ve Türk kavimlerinin Müslümanlıklarını hatırlayarak iman kardeşliği altında birlikte hareket etme kabiliyeti sağlayabilmelerinde yatmaktadır.

Soğuk Savaş dönemi bitti. Tek Dünya devleti hülyası sona ereli çok oldu. Çoklu dünya sistemi ise hala netleştirilemedi. Bu yüzden uluslar arası sistem iflas etmiş bulunmaktadır. Yeni bir sisteme olan ihtiyaç zaten uzun zamandır dillendirilmektedir. Yeni bir sisteme geçişte ise yeni bir erdemler skalası gerekir. Bu erdemlerin yeni kaynağının felsefi uzantısı önemli olacaktır. Batılı değerler skalası, Gazze olayı ile sona ermiştir. İnsanlık vicdanı ayağa kalkmıştır. Bu vicdanı batılı değerler ile teskin etmek mümkün görünmemektedir. İslam yeni bir erdemler çağını başlatacak güce ve imkâna sahiptir. Bunu sağlayacak olan şey ise Kürtlerin, Türklerin, Arapların ve Farslıların da bu ittifaka katılarak yeni bir dünya düzeni kurmayı üstlenmeleri ve adil bir dünyanın kurulmasına öncülük ederek tarihe büyük bir eser bırakma konusunda iradelerini ortaya koymalarıdır.

Bu öncülük etmenin zemini ise Türk Kürt kardeşliğinin var olan çehresini aydınlatmak ve güçlendirmekten geçmektedir. Halklar olarak zaten kız alıp vermeleri, hiçbir şekilde birbirlerine kin gütmemeleri, sınırlı ve ideolojik zeminde bazı kırılmalar olsa da sosyal zeminde buna asla pirim vermeyen bir dinin müntesibi olmalarının getirdiği imkânlar bolluğu sayesinde bu mesele rahatlıkla aşıldı. İşte bu yeni müttefiklik, Arapların katılımı ile ki buna yönelik güçlü bir psikolojik vasat da vardır. Tüm ümmetin ayağa kalktığı ve dünya sisteminin kurulmasına aktif katılım sağladıkları, dünya halklarını adalet ve barış içinde birlikte yaşamalarını sağlayacak erdemler ittifakını ortaya koyduklarını görmek zor olmasa gerek! Gazze direnişi ve Suriye halk devrimi ardından başlayan Bangladeş siyasal değişimi, Afganistan gibi Şer’i bir ülkenin varlığı yeni bir çıkış kapısı oluşturmada önemli bir eşiği geçmeyi mümkün kılacaktır.

Yani PKK’nın silah bırakması, kendini feshetmesi, sıradan bir olay değildir ve devamının gelmesi için gerekenlerinde yapılması ortaya konulmalı ve takipçisi olunmalıdır. Bu noktada entelektüel bir desteğin inşa edilmesi ve hayata geçirilmesi ise elzemdir. Tek bir temel nokta çok ehemmiyetlidir: herhangi bir biçimde kibir kokan bir tavır ve siyaset her şeyi ters yüz edebilir. Bundan her kesim sakınmalıdır, özellikle de siyasal erkin ve yönlendiricilerinin sakınması elzemdir…

Bu olgunun hayırlara vesile olmasını temenni ederken, yeni hayırların kapısını aralamasını da umuda dâhil etmekteyim…