GAZZE'DE ATEŞKESE DOĞRU BİR ARKA PLAN OKUMASI…
Üçüncü Senesine giren ‘Gazze katliamı’, büyük bir ‘soykırım’ örneği olarak tarihe kaydedildi. Ateşkesin konuşulduğu bu günlerde bile ‘katliama’ ara vermeyen İsrail yöneticilerinin insanlık tarihi açısından ‘en büyük soykırım ve katil’ olarak yazılmaları ise mukadderdir. Bütünüyle Siyonist Yahudi olarak dünya insanlığı önünde zelil ve rezil bir şekilde gereken cevabı alacakları günlerde çok uzak olmasa gerek!
ABD’de gerçekleşen BM toplantılarında ve ABD ile bazı İslam ülkeleri arasında görüşmeler yapıldı. Türkiye ve yedi müslüman ülke daha bu toplantılarda Gazze meselesinde bir çözüm arayışı içinde hareket ettiler. Bu toplantı sonucunda İsrail ve ABD arasındaki görüşmeler ile bir metin Hamas’a aracılar aracılığı ile gönderildi. Bu gönderilen metin müslüman ülkeler ile ABD arasında anlaşılan metinden farklı olduğu gösterilen tepkilerden anlaşıldı. Ama ABD ve İsrail ortak işbirliği ile hazırlanan tuzağa kendileri düştü. Hamas, Büyük bir incelikle ve siyasal bir deha ile bütün ortak paydaşları ile yürüttükleri müşavere sonucu bir cevap verdi. Ve katliam tarihinde İsrail için sonun başlangıcı olacak kıvamında bir zemin sağladı.
Ateşkesi, esirlerin ve ölülerin geri verilmesini kabul ederek, kendilerine dayatılan maddeleri ise geri çevirip yeniden müzakere masasına davet etti. Arkasına hem müslüman ülkeleri aldı, hem de birlikte mücadele ettiği farklı ekipleri de alarak ortak bir karar ile hareket ettiler. İşte hikâyenin özü bu birlikteliktedir.
Bugüne kadar yapılan ortak çalışmalar hep bir zaaf taşıyarak sonuca ulaşma konusunda başarısız oldu. Birkaç ateşkes girişimi ve barış girişimi ise İsrail tarafından sabote edilerek geri çevrildi. Katliam devam etti. Ama yeterli bir tepki verilemedi. Bu seferde İsrail ateşkesi ve kalıcı barışa giden yolu tıkama arzusunu gösterebilir. Ama bu sefer şartlar hiçte onların beklemediği gibi gelişme özelliği taşıyor.
Sumud, uluslar arası bir sivil inisiyatif girişimi olarak varlık kazandı. Sumud, ilk kez, ağırlıklı bir sivil hareket olarak Gazze ablukasını kırma girişimi başlattı. Uzun bir hazırlık döneminden sonra yürüyüş başladı, denizden hareket ederek Gazze sahillerine ulaşma ahdini tazeleyerek yola revan oldular. Denizde seyir halinde iken yaşadıkları olumsuzluklar, hareket başlayana kadar yaşadıkları olumsuzlarla birlikte düşünüldüğünde yine de yola çıkmaları ve beklendiği gibi İsrail tarafından teknelerine el konulması ve kendileri gözaltına alınarak sınır dışı olmayı beklerken, dünyanın ayağa kalkması, Türkiye’de 81 şehirde yapılan gösteriler. Dünyanın farklı ülkelerinde ve şehirlerinde yapılan gösteriler. Dünyanın ayağa kalktığının göstergesi oldu.
Bu gösterge bize İsrail için sonun başlangıcını göstermekte iken bu sonun başlangıcı meselesinin gündem olması ve nerede ise bütün dünyada bu meselenin konuşuluyor olması da ayrıca üzerinde düşünülmesi gereken bir olgudur. Ayrıca Yahudi kökenli isimlerin; gazeteci, sanatçı, aydın, akademisyen, yazar kısmının da bu durumu görmesi, açıkça ilan etmesi, yapılan şeyin bir soykırım olduğu gerçeğini söylemeleri de durumu daha da ciddileştirmektedir. İsrail içinde gençler ile bir gösteri sırasında yapılan söyleşide, askere gitmek isteyip istemedikleri sorulunca, gençlerin nerede ise hepsi, askere gitmek istemediklerini, Filistinlilere yapılanların bir soykırım olduğunu ve buna kendilerinin alet olmayacağını açıkça beyan etmeleri nerede ise bir ilktir. Tabi siyasi arenada da Filistin devletinin tanınması ve ardından gelişen siyasal açıklamalarda durumu izah babında dikkate alınmalıdır.
Mesele şu; ‘sabır aydınlatır, der İslam peygamberi’, Gazze halkı ve orada savaşan kahraman mücahitler, direnişçiler, sabır göstererek, açlığa, susuzluğa, bombardımana, her türlü saldırı biçimine karşı sabır kuşanarak direniş gösterdiler. İşte bu sabır, onlara aydınlık olarak dönüp dünyada her alanda Filistin meselesinin konuşulmasını ve bir çözüm arayışını dayattı. Gazze direnişine yönelik yapılan fitne fesat girişimlerinin Gazze halkını; müslüman, Hıristiyan, dindar, seküler, solcu veya direnişçi her kesimin birliğini koruması durumun bu noktaya gelmesinin esasını teşkil eder. Aynı şekilde kendilerine dayatılan teslim sözleşmesini birlikte hareket ederek ters yüz etmeyi de başardılar.
Bir akıl bazı şeylerin değişimini istiyor. Ama bu isteği sağlayan şey ise, gösterilen sabır ve direnişin hızını kesmeden sürmesidir. İsrail, kendi yalnızlığında boğulmayı hak eden bir pozisyonu satın almıştır. ABD desteğinin ila nihayet sürmeyeceği görülecektir. Avrupa zaten kendi derdine düşmüştür. Ya bu mesele İsrail dışlanarak çözülecektir, ya da İsrail çözümsüzlükte direnerek üçüncü dünya savaşının fitilini harlayacak ve gerçekleşmesini sağlayacaktır. İşte bu akıl bir üçüncü dünya savaşında kimsenin kazançlı çıkmayacağı gerçeğini dikkate alarak rasyonel bir tutum ile Filistinlilere itibarlarını ve geleceklerini geri vermeyi sağlamak için gereken adımları atmaya devam edecektir. Bekleyip göreceğiz, yanılma payım yok mu? Var tabi, ama rasyonel düşününce durum bu şekilde görülmektedir.
Çözüm noktasında uyanan bu dünya halklarının kendi iktidarlarını harekete geçirmelerini sağlamaları da elzemdir. Sumud filosundan sonra Vicdan filosu şu an Filistin topraklarına doğru yolculuğunu sürdürmektedir. İçinde Türkiye milletvekili olan Necmettin Çalışkan da olmak üzere bir grup sivil direnişçi hemen yola çıktı. Yeni filoların varlığı konuşulmaktadır. Artarak devam eden sivil protestolar, başka protestolara da kapı aralayabilir. Yarın hiçbir İsraillinin güven ile dünyada gezmeye çıkamayacağı bir pozisyon yakın görünmektedir. Şu anda dünyanın farklı yerlerinde bir Yahudi görüldüğünde azarlanmakta ve hakarete uğramaktadır. Bu durum giderek çoğalarak devam ederse, İsrail kendi içinde zaten bölünmeye gidecektir. Yani İsrail birçok yerden cendereye girmiş bulunmaktadır. Çıkış kapısı ise görülmemektedir. Onlar için tek çıkış, Hamas’ın önerisini kabul ederek barışı imzalamaları ve böylece kaybettikleri prestiji yeniden kazanmak için biraz hümanist takılmaları şart olmuştur.
Aksa Tufanı, dünyayı değiştirmeye devam ediyor. Hamas ve kahraman direnişçiler, dünyayı yeniden düzenlemenin imkânlarını sağlıyorlar. Bu gücün kullanımını akledecek bir akıl, dünyanın yeniden kurulmasında etkin bir sorumluluk üstlenebilir. Türkiye devlet olarak Filistin meselesinde söylem düzeyinde çok güçlü hareketler yapmaktadır. Eylem düzeyinde ise sessizliğini korumaktadır, bir şeyler yapıyorsa da gündemleştirmeden yapmaktadır. Bu yüzden eleştiri konusu olmaktadır. Hem BM konuşmasında ve hem Trump ile yapılan oturumda Türkiye etkili bir pozisyon taşıdığı gibi ateşkesin oluşmasında da ciddi katkı sunan ülke olarak öne çıkmaktadır. Pakistan ve Türkiye gibi ülkeler aynı zamanda meseleyi bir Arap İsrail meselesi olmaktan çıkararak İslam paydasında bir soruna dönüştürerek İsrail’in bütün planlarını bozmaktadır. Çünkü önce Arap İsrail sonra Filistin İsrail ve en son olarak Gazze, Hamas İsrail çatışmasına dönüşmüş bir olguyu tekrar İslam ve İsrail meselesine dönüştürmesi bir akıl tarafından atılmış adım olduğu görülmelidir.
Yeni kurulacak dünyada Müslümanların varlık kazanmaları da kendi birlik ve bütünlüklerini korumaları ile sağlanabilecek bir durumdur. Küçük adımların büyük adımlara kapı araladığı Gazze direnişinde açığa çıkmıştır. O zaman büyük küçük demeden sivil, siyasi her adımın büyük bir değişime kapı aralaması, sürekliliği kazanmasına, sabır ve sebat ile kararlılıkla sürdürülmesine bağlıdır.